''Neydim ben, Maman, diye düşünüyor Peri. Rahminde büyürken -tabii düştüğüm rahim seninki olduğunu varsayarsak- benden beklenen neydi? Bir umut tohumu mu? Seni karanlıktan kurtarması için alınmış bir bilet mi? Yüreğindeki deliği kapatacak bir yama mı? Öyleyse, yeterli olamadım. Yanına bile yaklaşamadım. Acının merhemi değildim, yalnızca bir başka çıkmaz sokak, bir başka yüktüm; sense bunu çabucak görmüş olmalısın. Çok erken fark etmiş olmalısın. Ama ne yapabilirdin ki? Tefeci dükkanına gidip beni satamazdın ya.''
Okuduğum ilk Uğur Mumcu kitabıydı. Dönemi iyi anlatan Uğur Mumcu'nun da ne kadar iyi bir araştırmacı gazeteci olduğunu yansıtan bir kitap. Kitaptaki herkesin ortak düşüncesi, düşüncelerin silahlı mücadeleden daha etkili olduğu.. Tavsiye ederim.
‘’Bunlar bizim müelik kelaynak kuşlarımızdır. Sovyetler Birliği’nde Stalin’in ve Lenin’in bütün heykelleri paramparça edildi. Marksizm’in bir çıkmaz sokak olduğunu görmeyen kalmadı. Ama ne kadar hazin bizim Türkiyeli Marksistler ‘’istemezük’’ çığlıklarıyla hala ortadadırlar. Bunların ağababaları Nazım Hikmet, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na yazdığı hicviyede demişti ki:
Şapka çıkarmam konuştuğun dile
Düşmanıyım asaletin kelimelerde bile
Nazım Hikmet kafasında olanlar, bizim asil kelimelerimize anlatılmaz bir düşmanlık duyuyorlar. Şimdi biz kime ve nasıl anlatmalıyız ki Yaşayan Türkçe’ye, yani asil kelimelerimize düşman olanlar ‘’köprüye hayır, televizyona, yabancı sermayeye, baraja hayır’’ diyen geri kafalardan bin kat daha tehlikelidirler.’’
Neydim ben, Maman
Rahminde büyürken-tabii düştüğüm rahmin seninki olduğunu varsayarsak-benden beklenen neydi? Bir umut tohumu mu? seni karanlıktan kurtarması için alınmış bir bilet mi? Yüreğindeki deliği kapatacak bir yama mı? Öyleyse, yeterli olamadım. Yanına bile yaklaşamadım. Acının merhemi değildim, yalnızca bir başka çıkmaz sokak, bir başka yüktüm; sense bunu çabucak görmüş olmalısın. Çok erken fark etmiş olmalısın. Ama ne yapabilirdin ki? Tefeci dükkanına gidip beni satamazdın ya.
Çıkmaz Sokak
Usul usul gözleri kapanıyordu,
Gözkapakları da çoktan düşmüştü zaten.
Ve gözlerinin içine kan gölü çökmüştü.
Amacı bu kan gölünün,
Acımasız manzarasını, örtme çabasıydı…
Yıllar mı yorgundu,
O mu yılları yormuştu,
Yoksa geçen yıllarla birlikte çok mu yorgundu?
Çok şey düşündü,
Çok şey konuştu…
Ama ne düşündükleri, ne de konuştukları,
Kendisini istediği yere getirememişti işte…
Düşündükleri de, konuştukları da
Çıkmaz bir sokaktan yürümek gibiydi…
Ve
Kıvılcımı vardı çıkmaz sokağın...
çıkmaz sokak gibi kapalı bu kalbim
bana cesur ol deme yoktur hiç halim
aşk bi cinayet bense bi zanlı üzerime geldi ve hep o kazandı
şimdi bu dertler dört duvar arasında oldu ve bitti
kıyılara hergün adını karaladım dalgalar her gün aldı ve gitti ( HİPOKRAT )