Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mimarlar, müteahhitler, plancılar tarafından böyle evlerde oturmaya zorlanan ailelerin yerleşim bölgeleriyle olan ilişkilerine inen psikolojik darbe hesaplanmayacak kadar ağır olmuştur. Bereket, bu aileler yerleşim bölgelerine kendilerine özgü bir ayrıcalık getirmek için başka yollara başvururlar. Evler değişik renklere boyanır. Eğer varsa, bahçeleri bireysel bir şekilde düzenlenir, ekilir. Evlerin içleri çeşitli süs eşyaları, ıvır zıvır ve kişisel eşya ile doldurulup süslenir. Bu davranış çoğu kez o yeri "güzel gösterme" çabası olarak yorumlansa da aslında diğer toprağa bağlı türlerin inlerinin civarında kendilerine özgü bir koku bırakma eğiliminin paralelindedir.
Evde ise kitap, gazete, dergi, radyo ve televizyonlarımızla tapınmaktayız. Bir anlamda "öbür dünya"ya olan inancımızı da yitirmiş sayılmayız. Yarattığımız yapıtlardan aldığımız ödülün hiç olmazsa bir parçası da, ölsek bile onlar sayesinde "yaşamaya devam edeceğimiz" kanısıdır.
Reklam
Birbirine kur yapan çiftlerin "bebekçe" konuştukları görülür. Bu, ana-baba olmak yolunda oldukları için değil, çiftin birbirlerinde yumuşak, koruyucu "anaca", "babaca" duygular uyandırma, dolayısıyla saldırgan duyguları (yani, ürkütücü duyguları) bastırmaya çalışmalarındandır.
Bugün dünyada yaşayan yüz seksen üç maymun ve goril türü vardır ki, bunlardan yüz seksen ikisinin vücudu, kılla kaplıdır. Tek istisna, kendisine Homo Sapiens adını vermiş olan çıplak bir maymundur. Parlak bir başarıya ulaşmış olan bu tür, zamanının büyük bir bölümünü davranışlarının soylu nedenlerini incelemekle ve en az o kadar bir zamanını da (inatla) temel nedenlerini görmezlikten gelmekle geçirir.
Atalarımızın vücut kıllarını neden yitirdiklerini anlamak için öncelikle diğer türlerin neden kürklerinin olduğunu düşünmemiz gerek. Kıllar, memelilere özgü bir vücut örtüsüdür. Bu canlı grubunun tanımlayıcı özelliklerinden birinin kürk olduğuna kuşku yoktur: Neredeyse tüm memeliler hiç değilse bir miktar kıla sahiptir; çoğunun da yoğun bir kürkü
Evrimsel tarihimizi burada çizilen anahatlar içinde kabul edecek olursak şunu açık olarak görürüz; ortaya çıkarken gösterdiğimiz başlıca nitelik, et yiyici bir primat oluşumuzdur.
Reklam
Bir yolunu bulup, nitelik alanında bir gelişim göstermeliyiz.
Sayfa 202Kitabı okudu
Homo Sapiens, bilgisini ne kadar çoğaltmış olursa olsun yine de çıplak maymun olarak kalmış; davranışlarını ne kadar soylu nedenlere dayarsa dayasın, yine de ilk baştaki o pek soylu olmayan güdülerden vazgeçmemiştir. Bundan biraz utanç duyduğunu biliyoruz, ama baştaki içgüdülerinin milyonlarca yıldan beri onu etkilediğini, yenilerinin ise sadece birkaç bin yıllık bir geçmişe dayandığını unutmamalıyız. Bu yüzden, bütün gelişimi boyunca biriktirmiş olduğu genetik mirası bir omuz silkmekle sırtından atabilmesi kolay değildir. Bu gerçeği kafasına iyice yerleştirebildiği anda çıplak maymun belki daha rahatlayacak, daha eksiksiz bir hayvan olacaktır.
Çıplak Maymunlar
İnsanlar hayvanat bahçesinde maymunlara gülüyorlarsa, bunun sebebi tam da onlara tutulan aynadan rahatsız olmaları bence. Yoksa zürafa ve kanguru gibi tuhaf görünümlü hayvanlar da komik gelmez miydi? Primatlar hafif bir huzursuzluk uyandırırlar, çünkü bize kendimizi acımasız bir dürüstükle gösterirler. Desmond Morris'in çarpıcı sözünü hatırlatır bize: "Hepimiz çıplak maymunlarız."
İlkönce, açık arazide yaşamak için gerekli duyu donanımına sahip olmadığını, göz önüne alalım. Koku alma duyusu çok zayıf olduktan başka, işitme duyusu da, pek keskin değildi. Vücut yapısı ne dayanıklılık yarışlarına, ne de şimşek gibi fırlamalara uygun düşüyordu. Soy bakımından işbirlikçiden çok rekabetçi olduktan başka, plan yapmak, bir şey üstünde uzun boylu düşünmek yeteneğinden de yoksundu. Neyse ki, rakibi olan et yiyicilere kıyasla, genel zeka bakımından onlardan çok daha üstün olan ilginç bir beyne sahip bulunuyordu. Vücudunu dikey duruma getirip, ellerini başka, ayaklarını başka türlü biçimlendirebilirse, kafasını da geliştirip olanca gücüyle çalıştırmayı başarabilirse, hayatta kalma şansını elde edebilirdi belki. Savaş, adale kuvvetinden çok, kafayla kazanılacağından, beynin gücünü büyük ölçüde artırmak için, köklü bir gelişim yoluna başvurmak gerekiyordu. Bundan ortaya çok ilginç bir olay çıktı: avcı maymun, çocuksu bir maymun durumuna dönüştü. Evrimin bu hileye baş vurduğu birçok başka örneklere rastlanır. Bu çocukluk ve ergenliğe özgü birtakım niteliklerin, olgunlaştıktan sonra da sürdürülmesi anlamına gelen ve neoteni olarak adlandırılan bir süreçtir. ( Bunun en bilinen örneği, bütün ömründe bir kurbağa yavrusu niteliğinde kalan ve bu halde de üreyebilen aksolotl adlı bir cins kertenkeledir.)
Reklam
Alman şairi Goethe, "Üç bin yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır," demiş?r. Ben de senin bu kişilerden biri olmaman, tarihini tanıman için elimden geleni yapıyorum. Ancak böylelikle insan olunur. İnsan ancak böylece çıplak bir maymun olmaktan kurtulabilir. İnsan ancak böylece boşlukta dönüp durmaktan kurtulabilir.
Neden çıplağız?
Daha parlak bir teoriye göre de maymun ilk başlarda, avcılığa atılmadan önce, uzun süre suda yaşayan bir yaratık döneminden geçmiştir. Sıcak denizlerin kıyılarında dolaşarak yiyecek aradığını göz önüne getirin. Buralarda, ovadaki yiyeceklerden daha bol miktarda kabuklu deniz hayvanları, böcekleri bulabiliyordu. Yavaş yavaş daha derin sularda
782 öğeden 766 ile 780 arasındakiler gösteriliyor.