Tropikal bir adanın harika bir tatil yeri olmayacağını kanıtlar gibi yazmış Lynne Matson “Ada” serisini. Sürükleyici bir bilim kurgu… Nil Adası’nın kuralları bana tam anlamıyla insanın dünya ile olan ilişkisini anımsattı. Bir kapıdan geçip çıplak geldiğimiz dünyadan çıkmak da ancak ölümle mümkün. İyi ve kötünün, güzel ve çirkinin, Cennet ve Cehennemin bir arada bulunduğu; her seçimin kişinin geleceğini şekillendirdiği, insanın kaderinde yazılmış olanı yaşadığı ve bir kıyametle sonlanacak yer… “Hayatta kalma mücadelesi” şekillendiriyor öykünün akışını ki dünyada hepimizin yaşam boyu aslında odaklandığı en temel ilkedir bu. Matson, Hawaii’ye gittiği zaman Ada’yı yazmaya karar vermiş. Çünkü Hawaii; ıssız, ürkütücü ve haşin görünmüş gözüne. Pek çok slogan ve kişisel motivasyonun yer aldığı akıcı seriyi okurken, ara ara hiç tercih etmediğim bir tür olan “kişisel gelişim” kitabı okuduğum hissine kapıldığımı da itiraf etmeliyim: “Nazik ol. Cesur ol. Güçlü ol. Kendin ol!” gibi… “Empati” konusuna yaklaşımım çok mesafeli olduğu için yazarın bu konuyu epey abarttığını düşündüm üstelik. İşte serinin ikinci kitabından bir alıntı: “Dibe vurmadan yükselemezsin.” (s.406)