Otuz şu kadar yılın gerisine baktığım zamanlar bana acı bir güldürü gibi gözüken bu olayları ve kendimle ilgili sonucunu, sonraları bir nimet gibi görmeye bile alıştım. Ne aç kaldım, ne susuz. Sigara alacak param olmadığı günler oldu, sigara paketimi koklayarak idare ettim. Bana en büyük iyiliği yapan ikiz kardeşim Enver, her zaman sıkıntılarıma yardımcı oldu. Özgürlüğüme kavuşmuştum. O Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi denen acaip yerde çürümekten kurtuldum. Zulümlara uğramış nice kişilerin çektiklerini ben çekmedim. Bundan ötürü utanç bile duymam gerekir. Aradaki yıllar içinde okudum, okuttum; öğrendim, öğrettim. Çok ülke gördüm, görüş açım genişledi. Birçok bilimsel toplantıya katıldım, tebliğler okudum. Hepsinde tek tutkum kendi ülkemin ve halkının sorunları oldu. Yirmi üç yıl çalıştığım bir yabancı üniversiteden kendi isteğimle üç yıl erkenden emekliye ayrıldım. Üniversite bir beğeni gösterisi olarak, bana haziran 1975'te yapılan bir törenle Emeritus Profesör unvanını verdi. Şimdi 71 yaşımdayım. 1940-1950'nin Unutulan Yılları'nın uzun öyküsünü yazmak borcumdu. Ölmeden önce bu borcu yerine getirmek için yazdım.
Sayfa 481 - iletişim yayınları, yayına hazırlayan: ruşen sezer, birinci baskı, 1997, istanbul