Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öğretmen
BİR ÖĞRETMENİN HATIRALARINDAN.... Meslek hayatım boyunca sadece kendi çocuklarımla değil, okuldaki öğrencilerimle de ilgili birisiydim ve oldum olası öğrencilerimi çok severdim. Zira biliyordum ki başarılı bir öğretmenlik için yoğun bir gayret, sınırsız fedakârlık ama bunların da ötesinde "aşk" gerekiyordu. Eğer öğrencilerinize ve mesleğinize âşık değilseniz, emin olun ki anasının avutamadığı, babasının büyütemediği yüzlerce çocuğu, günde ortalama altı-yedi saatten sekiz ay boyunca çekemezsiniz. Zaten öğretmenin çalışma saatlerini masa başı memurlarla kıyaslayanların hep göz ardı ede geldikleri nokta da burası olmalıydı. Siz, evine iş götüren kaç meslek gurubu tanıyorsunuz? Siz hiç dersini anlatırken kendisine çay-kahve servisi yapılan, ya da bir taraftan işini yaparken bir taraftan bilgisayarda oyun oynayan, ya da öğrencilerine “yoğunum bugün git yarın gel” diyen bir öğretmen gördünüz mü? İddia ile söylüyorum ki, iki insan arasındaki bu girift ilişki örneğini öğretmenlik dışında hiçbir meslekte görme şansınız yoktur. Belki de öğretmenliği zor olmanın da ötesinde kutsal kılan şey de bu durum olmalıdır...
Yıldız'ın korkuyu beklerken mektubu Baba: Sana ilk defa yazıyorum. Senin kocaman ellerini minik avucuma sığdırmaya çalışan yüreğimle aldım kalemi elime. Ellerimin büyüdüğüne bakma, ben, hala o yaştayım. Terk edilmeyi kaldıramayacak yaşta, beni tutan elin bir daha bırakmayacağını sandığım yaşta, ben hala sevgiden başka yaratıcıya inanmadığım yaştayım. Sana tutunmadan da yürürdüm elbet; ama parmak uçlarında içime işleyen sıcaklığını özlerdim her adımda. Her defasında güzel yalanlar çukuruna takılıp düşeceğimi bilseydin sen de bırakmazdın beni. Bırakmazdın değil mi? Ama üzülme! Koşmak, düşünce vazgeçilmeyecek kadar güzel. Hayatta çok şey öğrendim, çok şey bildim. Ama çoğunu unuttum. Aklımda hissettiklerim kaldı. İçime atma huyumu bilirsin. Ben de hep güzel şeyler atmayı diledim. Sevdim, inandım, anladım, heyecanlandım, ama yine üzüldüm. İşte bu “ben olma” serüvenim. Bu kadar içli olmasam bu kadar içten de olamazdım. Gönlümü bir merhabaya açık tuttum. Kutsal bir emanet gibi sakladım içimde bir “merhaba”yı. İnsanı sevdim, doğayı sevdim, kitabı sevdim, aldım bir çiçek diktim saksıda çiçeği sevdim. Birgün anlarsam boşa çabaladığımı; benden ne adam olur ne eser olur desem de her şey biter aşk kalır, sevgi kalır bana. Böyle bir inanca girift yüreğimle şehadet ederim ki: “sevgi elbet kazanacak.” Baba ! beni çok sever misin? Çünkü en çok bunu hatırlamak istiyorum.
Reklam
Aşk senin için ne ise öyle yaşarsın. Unutma!.
Bir fotoğrafdan ibaret mi? Masumane sığınak mı? Ya da bir tapınak? nedir Aşk..? Sözler çok.. tefekkür yok... Girift duygular anlamı çok derin.. Unutma!. Sonun da sana kalan bir tek sensin.. ...
-SAKARYA-
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu inen suya
Râyiha: Koku. Daha ziyade hoş koku manasında kullanılır. Arapça “ruh” kelimesinden türetilmiştir. Bu sebeple güzel koku olmanın ötesinde güzel nefestir; soluktur. Tumturak: Gösteriş, İhtişam. Nâmütenâhi: Sonsuz. Nihayeti olmayan. Tahammülfersâ: Dayanılmaz. Çekilmez. Fevkalbeşer: Üstün nitelikli insan. Mülhem: Gönlüne doğmuş. İlham
Sakarya Türküsü İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta
Reklam
Eğitim öğretim yılı herkese hayırlı uğurlu olsun
OKULLAR AÇILIYOR...... Hayatım boyunca sadece kendi çocuklarımla değil, okuldaki öğrencilerimle de ilgili birisiydim ve oldum olası öğrencilerimi çok sevdim. Zira biliyordum ki başarılı bir öğretmenlik için yoğun bir gayret, sınırsız fedakârlık ama bunların da ötesinde aşk gerekir. Eğer öğrencilerinize ve mesleğinize âşık değilseniz, emin olun ki anasının avutamadığı, babasının büyütemediği yüzlerce çocuğu, günde ortalama altı saatten sekiz ay boyunca çekemezsiniz. Zaten öğretmenin çalışma saatlerini masa başı memurlarla kıyaslayanların hep göz ardı ede geldikleri nokta da burası olmalıydı. Siz, evine iş götüren kaç meslek gurubu tanıyorsunuz? Siz hiç dersini anlatırken kendisine çay-kahve servisi yapılan, ya da bir taraftan işini yaparken bir taraftan bilgisayarda oyun oynayan, ya da öğrencilerine “yoğunum bugün git yarın gel” diyen bir öğretmen gördünüz mü? İddia ile söylüyorum ki, iki insan arasındaki bu girift ilişki örneğini öğretmenlik dışında hiçbir meslekte görme şansınız yoktur. Belki de öğretmenliği zor olmanın da ötesinde kutsal kılan şey de bu durum olmalıdır. Hz. Muhammed kendisini bir “öğretmen” olarak nitelendirir. Esasında Allah’ın sıfatlarından birisi de “Rab”dir ki “eğitici” anlamına gelir. Tabirimi hoş görün ama bu anlamda öğretmenler; yeryüzünde Tanrı’yla eş güdümlü çalışmak gibi mistik bir sanatın da icracılarıdır! -a.doğantemur-
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu inen suya
YAPAYALNIZ KALMANIN 10.GÜNÜ
birkaç gündür sürekli eğitim ve toplantı arasında mekik dokuyorum. daha yeni oturup kendimi dinleme fırsatım oldu. ama yazdıklarımdan sonra ben bile kendimi dinlemekten korktum gibi ama bir yanıyla da kendimden ne kadar uzaklaştığımı fark ettim. kendimle olan şu sorunu çözebilsem diye ne kadar çok uğraş veriyorum oysa. hatta o kadar çok
Bazı kelimelerin ahlaksız toplumdan çevrilip geldiği hal
KEŞKE BÜTÜN KADINLAR OROSPU OLSA Dün gece evimin balkonunda, hazırladığım portakallı votkamı yudumlarken aşağıda iki kadının bağrıştıklarını işittim. Bunun üzerine oturduğum yerden doğularak aşağıya baktım. Evet, şaşırmadığım gibi ikisi de orospuydu. Yani biz erkeklerin gece kadınlarına yaptığımız klasik yakıştıma. Neden burada dillendirdiğime
Reklam
Necip Fazıl Kısakürek
SAKARYA TÜRKÜSÜ İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu inen
"Kadın Hakları, Erkek Hakları, Çocuk Hakları... Kendi şahsî fikrim; 'İnsan Hakları' desek çok daha iyi ve doğru olur! Kadın ve çocuk erkeğe göre daha güçsüz görünse de genel geçer normlar, yerleşik yasalar ya da yazılı olmayan toplum kuralları açısından, yine de sonuç itibarıyla elinde gücü tutan bir zalimin eline düşen her kim olursa
220 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.