Latife'nin ayrıca ailenin genç kızları arasında da seçilmişliği var. Cüretli, atak, kendi yasalarına göre yaşamayı seven, insanın gözünün içine bakarak her istediğini konuşabilen, bilgili olduğu kadar da görgülü.
Üç dilde rahatça yazıp okuyan, iki dilde rahatça konuşan, zeki, esprili, hazır cevap bir genç kadın. Artık, şimdi Mustafa Kemal'in eşi. Kocası dolayısıyla sahip olduğu "mevki"nin bütün imkanlarını kullanmaya kararlı. Kullanıyor da.. Bu kadın, Çankaya Köşkü "müdavimleri"nin elbette rahatını kaçıracaktır. Çünkü bütün bu nitelikler karşı takımda ister istemez tuhaf kompleksler uyandırıyor. Latife Hanım, yeni Cumhuriyet'in önerdiği çağdaş Türk kadını örneğiydi bir anlamda. Ama erkeklerin bu örnekle anlaşabilmesi için genlerinde yaşayan ve en az beşyüz yıllık bir geçmişin ağırlıklarını taşıyan bazı alışkanlıkları içlerinden söküp atmaları gerekiyordu. Kadın - erkek ilişkilerinde imparatorluğun geleneksel kurallarıyla yaşayan erkeklerin, Batılı anlayışın uzun yıllardır savaşın sürdüğü yeni bir sistemi hop diye geçivermesi elbette zordu.