Bilimsel gerçekçilik, bilimin gerçeği arama işinde olduğunu savunan felsefi görüşün ismidir. Bilimsel gerçekçiliğe göre bilimler, zaman içinde, dünyanın ilgilendikleri kısmını gitgide artan bir doğrulukla yansıtır. Bilimsel gerçekçiler, bilimlerin bize her şey hakkında bilinecek her şeyi söyleyebilecekleri fikrine körü körüne bağlı değillerdir. Sanat dallarından ve sosyal bilimlerden öğrenilecek çok şey olduğunu memnuniyetle kabul ederler. Dahası, bilimin bize dünyaya dair eksiksiz doğru bir resim sunduğu fikrini reddederek, bilimin bittiği gibi açıkça saçma bir fikre de bağlanmamış olurlar. Bilimlerin dogruluğunun gitgide artması fikri, doğaya dair daha kesin imgeler meydana getirildikçe, düzeltme ve iyileştirmeler için bolca yer bırakır. Bu, bilimsel gerçekçiliğin tartışmaya değer olduğu anlamına gelir: Bariz şekilde yanlış değildir, ancak, aynı şekilde, doğru da değildir.
Araştırdım, ah, ateşli çabalarla,
Felsefe, hukuk ve tıp bilimini,
Bir de, ne yazık ki, ilahiyatı!
Şimdi de duruyorum burada, bir ahmak gibi,
Hiç de akıllanmış değilim.
Yüksek ünvanım, doktoram bile var,
Ve on yıldan beri öğrencilerimin burunlarını,
Kah o yöne kah bu yöne çekiştiriyorum
Birşey bilemeyeceğimizi, sonuçta anlamak için!
Buna
67-) Bir zamanlar Mûsâ, İsrail Oğulları arasında iyice yaygınlaşan bâtıl inançları yıkmak ve bir cinâyet olayını aydınlatmak üzere kavmine: “Allah size, bir zamanlar “efendileriniz” olan Mısırlıların inançlarına göre kutsal sayılan bir inek kurban etmenizi emrediyor!” deyince, onlar: “Böyle kutsal bir ineği nasıl kesebiliriz? Sen bizimle alay mı