Kanıyordu göğsünden sonbahar,
Gövdelerinde çocuk dalların
İklimler vuruyordu bir bir kırbaçlarını,
Üşüyen ağaçlar,
Kediler
Ve bir parkın bankında soğukta yalınayak oturan,terkedilmiş sevgililer
Gözleri dalıyordu,
Ters iklimde doğan bir yavru kedi
Yere devrilmiş süt tasında emiyordu ayak izlerini,
Kayıp sonbahardı bu ötelerden,
Bin senenin yükü gökyüzünde,
Alacakargalar gidemiyordu göçlere
Ve bir inşaat işçisi inatla savaştırıyordu küp şeker için karıncaları öğle arasında,
Durakta esmer kadınlar,
Cüzzam gibi gülümserken otobüs şoförlerine
Bir çocuk,
Merakla uyanmış seyrediyordu arabasından ona verilecek hayatı
Hislice bir köpek izlerken penceresinden sokaktakileri,
Evin koltuklarından sinecekti üzerine; gizlice sevişmeye gelmiş sevgilinin...
Rüzgâr, şiddetini artırmıştı; ağır, gri bulutlar, doğuya doğru koşmayı sürdürüyordu; dünyanın ucuna gitmek için yola koyulmuş sessiz yolcular gibiydiler. Bahçede, yapraklarını tümüyle dökmüş dalların arasında rüzgâr, ara sıra, kısa ve belirsiz iniltilerini duyuruyordu.
Gelir misin peşimden ? Bedenim göğümdür benim
Açtım bütün geçitlerini uzayın sonuna kadar
Ardıma çizip bıraktım kirpiklerimi
Eskil bir puta götüren yollar onlar
Gelir misin peşimden? Bedenim yolumdur benim..
Duydun mu sesimi ? Bu geceden farklıyım ben
Başka biri bu ışıklı yumuşak yataktan
Bedenim örtüdür, kanımla diktiğim kumaş
Yolumu yitirmişim , şaşkın dolanıp dururum
bedenimde
Yol bir kadındır
Tutuşturmuş yolcunun elini
Âşığın eline
Âşığın eli dolu dolu
Özlem ve deniz kabukları
Kadın
Bir düştür
Bir kadının düşe
Dönüştürdüğü bir düş
Daracık kayıkta kanat sanki
Rüzgârın güllerini örtünmüş
Varacağı liman nere, unutmuş.