Ahhh, dostların çokluğu ile yalnızlığın mevcudiyeti arasında hiçbir alaka olmadığını zamanla anlayacaksınız. Ne diyordu şair, ne zaman bi dosta gitsem evde yoklar...
Sanki elimde halamın dikiş odasından aldığım bir mezurayla durmadan başkalarının hayatlarını ölçüyordum. Onlarınki arşın arşın açılan bir kumaştı sanki, benimkiyse bir mendil parçası.
Kuru duadan başka dayanacak şeyim yok mu kalbinizde? Bana acıyıp bir şeyler yapmak gelmiyor mu içinizden? Yardıma koşmak da mı yok? Sizin sevgi dediğiniz oturup bekler mi sadece?... Bir şeyler yapmaz mı?
Pan diye bir tanrı vardı, bilir misiniz? İnanılmamaktan öldü o. Kendisine son inanan kişi de yeryüzünü terk edince mecburiyetten öldü. Çünkü inanılmamanın öldürücü bir etkisi var.
Yıldızlar, acıdan delirmiş insanların gökyüzüne sıktıkları kurşunların açtığı deliklerdir. Bilim insanları sürekli yenilerini keşfettiklerini söylüyorlar. Bunda şaşılacak bir şey yok. Yukarısı bir gün dümdüz olacak.
Hiçbir şeye benzemeyen bir şey yaşadığınızı düşünürken, benzer bir şey yaşayan biriyle karşılaştığınızda duyduğunuz sevinç neresinden baksanız acıklıdır. Çünkü insan kaçınılmaz olarak kıyaslama ihtiyacı duyar.
Üniversite için, çalışmak için farklı farklı şehirlerde yaşadım. Fakat hep bir şey oldu ve hep dönmek zorunda kaldım. Bir kere çıktığınız eve geri döndüğünüzde artık orası sizin eviniz olmuyor. Size ait eşyalar, size ait hatıralarla dolu olsa da benim evim diyemiyorsunuz. Evim neresi bilmiyordum.