Victor Hugo'nun 1840 da yazmaya başlayıp 1861 yılında tamamladığı sefiller romanı Jean Valjean adlı bir adamın hayat hikayesini anlatıyor.
Roman o döneme resmen ışık tutuyor, siyasi, ekonomi, sosyal yönden.
Cidden romanı okumaya başladığım günden belli üzüldüğüm sinirlendiğim yerler çok oldu. Jean 19 yıl cezasını çekmiş ve hapisten çıktığında eline sarı bir belge vererek bundan sonra ki hayatını da zora sokuyorlar. Zenginler zenginliğini üst seviyede yaşarken fakirlerin ne durumda olduğu kimsenin umrunda bile değil.
Jean hapisten çıktığında insanlar ona kötü davranıyorlardı. Birde hapiste çektiği eziyetlerden dolayı insanlara karşı bir nefret ve kin doluydu ki, bu gayet normal. Fakat psikoposun merhametli, vicdanlı davranışı ile jean tamamen değişiyor.
Hiç aşk yok mu? Var var bolca var. Cosette ve Marius'un aşkları da romanımıza dahil olunca her duyguyu tek bir kitapda tatmış oluyoruz.
Bazen kendime sayfa sınırı koyardım. Fakat kitaba öyle dalardım ki koyduğum sınırı geçmiş bulurdum. Sonlara yaklaştıkça bitmesini hiç ama hiç istemediğim bir kitaptı. Sonu beni biraz üzsede niyeyse kitapta en çok Gavroş ve ablası Eponine'ye içim gitti. Ah Gavroş üzümlü kekim
Asıl adı Les Miserables olan Sefiller ilk defa 1862 yılında Mağdurun Hikayesi adı ile Türkçe'ye çevrilmiş ikinci çeviri ise Şemsettin Sami tarafından Sefiller adı ile yapılmış.