Bir Afrika atasözü şöyle der; "Aslanlar kendi tarihini yazana dek, av hikâyeleri hep avcıları övecektir."
İbn Haldun der ki; "İnsan için yeğane değer emektir. Tarih, bedeviler ile hadarilerin savaşından ibarettir."
Komünist Manifesto da şu cümle ile başlar; "Tarih, sınıf savaşlarından ibarettir..."
Şeyh Bedreddin, İbn Haldun'un teorisini sosyal bir projeye dönüştürmek istemiş ve bir hareket dahilinde ortaya koymuştur. Yani Şeyh Bedreddin, düşüncelerini eyleme dönüştürmüş bir aktivisttir. Onun mücadelesi, ezenlere karşı ezilenlerin, saray İslâm'ına karşı halk İslâm'ının kıyama kalkışmasıdır. O Rumeli'nin Ebu Zer'i ya da Hallacı'dır. Onun mücadelesini, Allah'a ve İslâm'a karşı bir mücadele olarak görmek, onu bir kez de zihinlerde çırılçıplak asmak anlamına gelir ki bu hem ona, hem de seleflerine büyük haksızlıktır.
Nitekim Emevi saltanat düzenine boyun eğmeyen büyük imam Ebu Hanife'nin, Emevi saray uleması tarafından "Deccal" olarak nitelendirildiği unutulmamalıdır.
Hallac-ı Mansur'la özdeşleşen "Ene'l Hakk" ifadesinin Şeyh Bedreddin'in duruşu açısından politik bir manası vardır. Sultanların "Zillullah fi'l arz" kabul edildiği otoriter dini baskıya itirazın bir ifadesidir. "Kimse Allah'ın gölgesi, seçilmiş, imtiyazlı değildir. Bilakis Allah her yerdedir, bendedir, ondadır, yoksulun yüreğindedir, hepimiz bir ve eşitiz." denmek istenmiştir.