Hüzün ki, en çok yakışandır aşıklara... yandık, yakıldık ama hüzünden yana asla yakınmadık!... ne de olsa biz, mahzun bir Peygamber'in ümmeti değil miyiz?
Hüzün, taze tutar aşk yarasını... yaramdan da hoşum, yarimden de
Utançla doğrulacak topraktan filizler, büyüdükçe tükürülecek etimize, kemiğimize. Anlayamayacağız; ey, bu toprakta büyüyenler! Sizleri eken bizlerdik, ne oldu da bizi beğenmezsiniz! Bastıracağız tüm öfke ve kinimizle, kendi kanımıza, kendi toprağımızda büyüyenlere. Ve düşüneceğiz kıt akıllarımızla, direneceğiz silahlar ve bombalarla;
🍂Gülten Akın: “Şiir kimseye dokunmuyor ki.”
Sine Ergün: Gülten Akın şiiri ellinci yılını devirdi. Okur şiirlerinizle, hem dünyayı algılayışı ve bunu şiire işleyişiyle ayrıksı bir kadın şairin 1950'lerden bu yana yaşadıklarına, duygu ve düşüncelerine tanıklık ediyor hem de bu süreçte yaşanmış toplumsal olayları anımsıyor. Son kitabınız Kuş
Kiev’den gelen bir çift diplomat elçilik göreviyle Konstantinopol’ü ziyaret ettiler… “Ayasofya’da,” yazdılar, “gökte miyiz, yerde miyiz, anlayamadık. … O güzelliği unutmamız mümkün değil.”
❗Kesinlikle iktidarı desteklemediğimi peşinen belirterek diyorum ki CHP li belediyelerin Arapça düşmanlığını da kınıyorum. Madem o kadar milliyetçisiniz, İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyanca yazılı bir sürü tabela var her yerde. Onları neden kaldırtmıyorsunuz. Adam, 5 bin nüfuslu ilçede berber dükkanı demek yerine 'Barber Shop' 'Hair Cut' bilmem ne yazıyor. Gerizekalılığın gereğini yapıyor. İstanbul mu lan burası. Kiminle anlaşmayı amaçladın tabeladaki o İngilizce ile. Biz İngiliz miyiz? Kalkıp da turistler anlasınlar diye yazılıyor derseniz, Avrupa bir tane gavur dükkanını Türkçe isimle açmıyor. Ayrıca ülkemize gelen Arap turist sayısı gavur turistlerden az değil. Ben Türkçe olmayan her dildeki levhalara karşıyım, Arapça da dahil. Fakat sizinki sadece Arapça'ya savaş açmak ve bu düşmanlığın adı aslında İslam düşmanlığı. Samimi olsaydınız her dildeki tabelaları yasaklardınız. Saygılar.
Selam canlarım bugün motivasyonun ne kadar yanlış kullanıldığından ve disiplinin ne kadar önemli olduğundan bahsedeceğim. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim gitgide daha da samimi oluyoruz farkında mıyız :)
Yine bir soruyla başlayalım hatta sorularla. Hadi sırayla gidelim. Motivasyon nedir? diye soralım kendimize.
Sorduğunuzu varsayarak devam
Herkese merhaba
Beni bilenler bilir popüler kitaplara hep o dönemlerde biraz uzağımdır. Ama bu kitabı görür görmez hemen okumak istemiştim. Nasip devamı da çıktıktan sonra alıp okumakmış. Kitabı öyle bir günde falan değil 3-4 saat içinde bitirdim. Kurgusu ,olay örgüsü , anlatımı harikaydı. Kitabın sonuna kadar heyecan, merak, gerilim hiç bitmedi. Yazar resmen diken üstünde oturttu bizi. Mükemmel görüntüsü, harika kişiliğinden ötürü Andrew ile ilgili tahminlerim vardı ama öyle ters köşeler yaptı ki şok oldum resmen. Asla beklemediğim bir sondu.
Hapisten şartlı tahliye olmuş Millie arabasında yaşamaktadır. Kendine uygun bir iş aramaktadır. Nina ve Andrew Winchester'ların evine iş görüşmesine gidiyor. Orada yatılı hizmetçi olarak işe başlıyor. Nina'nın hakkında söylenilenler, tutarsız davranışları , Andrew'un yakışıklılığı , mükemmel davranışları ve bir de dillerini hiç bilmeyen ama ilk gün Millie'ye bir mesaj veren bahçıvan Enzo var. Millie kime güvenecek,inanacak ? Peki ya Millie'ye inanabilir miyiz ? Winchester 'ların sırları mı daha karanlık yoksa Millie' nin mi ? Her karakteri kendi ağzından dinlediğimizde ona hak verir olduk. Hiç bir şey göründüğü gibi değilmiş. Ben bayılarak okudum herkese de şiddetle tavsiye ederim