Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
159 syf.
·
Puan vermedi
“Mutlu Aşk Yoktur” diyor şair… Gerçekten mutlu aşk yok mudur? Sevenler hep üzülmek zorunda mı?
“Aşk” nedir diye başlayalım… En basit ifadeyle aşırı sevgi ve bağlılık duygusu olarak tanımlanmış aşk... Duygudaki bu aşırılıkların farklı nedenleri olabilir elbette fakat her ne sebeple olursa olsun bu bağlılık sırasında aşık, maşukunu gözünde kusursuz
Polisiye/gerilim.
Selam
Aklına, kalemine, hayran olduğum gönlümün efendisi, bir dönem uğruna kaç kez nöbetlere uykusuz gittiğim.(Özellikle ilk çıktığında bu kitap yüzünden. Tabii gece gündüz çalışıyorum, yoğunluktan gidip alamıyorum kendisini. Sonra bir arkadaşım ödünç vermiş, hem merak, hem emanet, bekletmemek lazım.)
Grange’nin şöyle bir özelliği var; işlediği
Hüseyin Nihal Atsız • Deli Kurt
Daha önce okumadığım bir yazardan kitap okuyacak olmanın heyecanıyla kısa süre önce kitaba başladım ve yine kısa bir zaman dilimde kitabı bitirdim. Yazarı daha önce tabi ki duymuştum ancak herhangi bir kitabını okumak için merakım yoktu şu zamana kadar. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle başladım ve çok sevdim.
Kitapta
"Ben bu bedenle birçok şey yaşadım." diye durgun bir sesle konuşmaya başladı Karun. "Savaşlara katıldım. Bomba imha ettim. Vurdum, vuruldum. Esir düştüm, işkence gördüm. İnsan öldürdüm, insan yaşattım. Bir sürü ölüm emri verdim, düşman edindiim. Birçok kez kurşunların ortasında kaldım." Suskunlaştığında burnunu çiçek kokan
Kitabı bitirdikten sonra notlarımı toparladım, birçok okuyucunun yorumunu inceledim. Ancak daha çok özet gibi geldiler bana. Ben de eseri şöyle ifade edebilirim;
"İnsan, kendisiyle kaldıkça dünyayı yeniden kurar. Bunun harcında düşler vardır, ustası zihindir." Kitap asla bir konu kopukluğu taşımıyor, her şey gayet net bir akış içinde. Dört farklı bölümden oluşuyor ve en çok dikkat ettiğim husus aynı nesnelerin bu birbirinden farklı hikayelere serpiştirlmiş olması, ki bu okuyucuyu anlatıcının o kurgulamacı dünyasına adapte ediyor. Ve şunu diyebilirim; nesneleri insan(sı)laştırmak ve insana özgü olanları nesneleştirerek düşünceleri, görüngüleri bunun etrafında yeniden kurgulamak, aslında Gogol'un yarattığı "deli"nin insanlığa bir nasihatı bile olabilir. Çünkü anlam arayışları ve buna bağlı olarak çırpınışlar var burada.
Gogol yaşamı boyunca düzene karşı hem öne çıkan hem de ustaca geri çekilen bir yazar olmuş. Eseri bir sistem eleştirisi sayanlarda oluyor haliyle. Ancak bana göre eserin tüm kısımları, nefes almaktan başka bir hayat belirtisi gösteremeyen ve ne yazık ki bundan da vazgeçemeyen kahır dolu insanın, meşgalelerini hayatının birer öznesi haline getirmiş olmasını içeriyor. Yani sürekli tekrar edilen isimler, özneler, objeler aslında insanın kendi benliğinde var olma çabasına birer isnad oluyor... Palto kısmında başta bir tür Kul Ahmet bulabilirsiniz ancak ilerledikçe hayatı boyunca bir amaca ilk kez dahil olan insanın bir nesne üzerinden anlam arayışının ve "önem" kavrayışının ızdırabını görmek göz yaşatır cinsten. Keyifli okumalar...
Melike ve Çağrı başkahramanlarımız
Melike zengin babasının tek kızı prensesi ve şişman bir kız. Melike şirketlerinde çalışan Çağrıya vurulur ve babası Onun üzülmesini istemez: bu yüzden Çağrıya bir teklifte bulunur. Para karşılığı kızıyla evlenmesini ister. Çağrı da para ve şirkette ki pozisyon sebebiyle kabul eder. Kendisiyle zorla evlenmiş
Sürgün Kral'ın Laneti Ateş
Zamanın birinde insanlığın ejderhalara karşı başlattığı savaş, üç ejderha tarafından oldukça kanlı bir şekilde bastırılmıştı. Ejderhaların amansız saldırıları sırasında yeryüzünün mührü kırılmış ve yeraltına hapsolan binlerce yaratık yüzeye çıkmıştı. İnsanlığın neredeyse sonunu getiren bu olayın üzerinden 1000 yıl geçmişti.
Bir adamın yurdunu terk
Yapılacaklar ve yapmam gerekenleri kabarık olduğu bir yerlerdeyim zihnimce, kendimi kitap okumaya vurdum demek isterdim ama öyle olmadı. Zamanımı daha çok yazın nimeti en güzel meyveleri yiyerek (yazıyorum bu inceleme yazımı) ya da ilk bölümleri her zaman ilgi çekici olan yaz dizilerini izleyerek geçiriyorum; bir nevi tatil. Bu tatil ortamında
Olivia Bevelstoke; Rudland Kontunun kızı. Taliplerini reddetmesi ile ün yapmış, güzeller güzeli bir leydi.
El işi yapmaktan ya da kitaplardan değil, gazete okumaktan hoşlanıyor. En yakın arkadaşı Miranda, abisi ile evlenip gittiğinden beri günleri çok sıkıcı.
Ta ki güney kanadına bir kiracının taşındığını ve nişanlısını öldürdüğünü öğrenene
Tek kelime ile mükemmel...
Rüzgarı Dizginleyen Çocuk kitabını bu kadar çok beğeneceğim aklımın ucundan dahi geçmemişti. O kadar güzeldi ki ve beni o kadar çok etkiledi ki uzun bir süre bu kitabın aklımdan çıkabileceğini zannetmiyorum. Herkesin okuması gereken ve rahatlıkla sıkılmadan okuyabileceği bir kitap.
William'ın hikayesi gerçekten çok etkileyici, kitabı bitirdiğimde tepkim şöyleydi : "Bu hikaye nasıl yaşanmış olabilir?"
Kitaptan spoiler vermeden yapabileceğim en iyi yorum bu kadar. Kitabı okuyacaklara iyi okumalar dilerim...
Kitabın Arkası;
Malavi’deki küçük köyleri kuraklığa teslim olduğunda William Kamkwamba on üç yaşındadır. Ailesi bütün bir senenin mahsulünü kuraklık yüzünden kaybedince herkes gibi o da açlıkla tanışır. Hemen her gece yatağa aç karnına girer, etrafındaki insanların açlıktan birer birer ölmesine şahit olur. Bu da yetmezmiş gibi parasızlık yüzünden çok sevdiği okulunu bırakmak zorunda kalır ama pes etmez, aksine merakı, zekâsı ve yaşam sevinciyle yokluğa, imkânsızlıklara meydan okur. William okula gidemez belki ama her gün köy kütüphanesinin yolunu tutar, burada fen kitaplarını keşfeder ve önünde yepyeni bir dünyanın kapıları aralanır. Onun artık bir hayali vardır: Bir yel değirmeni yapacak, köyüne elektrik, tarlalara su getirecektir. Böylece hiç kimse bir daha aç kalmayacaktır. Yel değirmenini yapmak için gerekli malzemeleri satın alma imkân olmadığından çöplükleri karıştırıp hurda toplamaya başlar. Kendi ailesi de dâhil herkes ona deli gözüyle baksa da o hayalinin peşini bırakmaz çünkü herkesin çöp gördüğü yerde o fırsat görür. Merak eder, dener ve başarır.
