-Çok abartıyorlar sarılmak mevzusunu.Leyla ile mecnun efsanesinden arta kalan kirli bir özlem olsa gerek.Hem öyle elle kolla olacak iş değil.
-Geçenlerde mor bir çingene geldiydi.Ölülerin sarıldığını görmüş o.Ölülerde sarılırmış,karanlıktan çok korkarlarsa.
-Lafı güzaf!Çingelerin doğru söylediği nerede görülmüş..
İnanma, ceketim, inanma
Kuşların söylediklerine;
Benim mahrem-i esrarım sensin.
İnanma, kuşlar bu yalanı
Her bahar söyler.
İnanma, ceketim, inanma!
Orhan Veli Kanık
Yaşamak
Denizsiz ülkelerde martı kanadında umudu taşımak kadar zor
Ama asla imkansız değil
Ve yaşamak
Zincilere tutunmadan yaşamak
Hayata karşı yapılan en onurlu eylemdir..
“Artık hiç bir şey eskisi gibi değil. Ben de öyle. Çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime. Kılığıma kıyafetime… Çorapsız da basıyorum artık yere. Eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle. Nane limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de. Takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime. Çok sıcak ya da soğuk şeyler yiyip içmem, hepsi hepsi bir kaç gün gene. Olur biter geçer gider. Ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var. Olup bitmeyen, geçip gitmeyen. Zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama… Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna, uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana..”
Cahit Sıtkı Tarancı
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Atilla İlhan
"..ve susuzluk mu çekelim bardağı görüp de,
doluyu değil de boş olanı mı alalım?
yani hep dışarıda mı durmalıyız,
soğukta mı oturmalıyız çağrılmadıkça,
zevk ve acıdan payımıza düşeni
büyük adamlar, lütfen saptadılar diye.“
bize öyle geliyor ki, karşı çıkmak en iyisi,
ve en küçük bir sevinçten bile vazgeçmemek
ve kovmak yeryüzünden acıyı yaratanları
ve sonunda yaşanır hale getirmek dünyayı.
Bertolt Brecht
74 yılında Edip Cansever ' Güzel Ahmet abim!'diye sesleniyor.Cezaevi yılları,dağılmış pazar yerine benziyor memleket ve peşi sıra bir türkü yakılıyor 'Bir ay doğdu, ışıdı yarama değdi, kelepçe derimi soydu, Hasan Dağı derdimiz çok...' .Ahmet abi öldü,sairler,ozanlar...Birer birer kayboldular.Geriye çizdikleri manzara kaldı.Memleket yine dağılmış,insanlık postallar altında narin bir çiçek gibi ezilmiş ve Ahmet abiye tekrar soruyoruz;
'Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.'
“Bana ikimiz aynı insanmışız gibi baktı.Ben onun devamıymışım gibi.O zaman algılarımın kökenini anladım.Günlerdir gördüğüm her şeye karışan şiirin kaynağını anladım.”