Kitap ergenlik dönemini başarılı bir şekilde atlatamayan, yaşadığı ortama ayak uyduramayıp kendi iç dünyasında çatışmalar yaşayan Holden'in dördüncü kez okuldan atıldıktan sonraki birkaç gününü anlatıyor.
Kitabın dili çok sempatik ve eğlenceli. Holden'in deyimiyle "Bittim!" :) Yer yer argo ve küfür olsa da çok fazla rahatsız etmiyor. Tek rahatsız olduğum şey "yani" kelimesini sık sık kullanması oldu.
Kitabı bir ergenin saçmalıkları gibi algılayabilirsiniz ya da topluma yabancılaşmış, insanların samimiyetsizliklerinden tiksinen, gözlemleri sonucu çok güzel tespitlerde bulunan zeki bir çocuk olarak da görebilirsiniz. Bu tamamen sizin bakış açınıza göre değişir. Benim için ikinci seçenek geçerli. :)
Keyifle okuyun, mutlu kalın. (:
Selanikli müslüman bir genç olan Şehsuvar Sami'nin Selanikli yahudi olan Ester'e olan aşkı ile vatan sevgisi arasında kalışı ve yaptığı seçim sonucunda yıllar sonra bir otel odasında kendini sorgulamasına tanıklık ediyorsunuz. Bu sorgulayış Şehsuvar Sami'nin Ester'e göndermek üzere yazdığı mektuplar şeklinde ilerliyor. Aslında her ne kadar Şehsuvar Sami'nin aşkını dile getirmesi gibi görünse de kitabın tarih yönü daha ağır basıyor. Kitap İttihat ve Terakki Dönemi'nin anlatıyor. Özellikle Enver, Talat ve Cemal Paşalar ön planda. Yazarın kaleme aldığı ilk tarih kitabı olmasına rağmen bu türde de oldukça başarılı. Bir tarih kitabına göre oldukça akıcı ve samimi bir dili var. Yer yer sosyal ve siyasi mesajlar da vermiş Ahmet Ümit. Bence okunması gereken kitaplardan. Yine de tarih sevmeyenler okumak için iki kez düşünsün ya da düşünmeden okuyup tarihi sevmeniz de olasılıklar dahilinde :)