Anne olma hayali ile yandığım ikinci yılım. İnsan neyi çok isterse onunla imtihan olurmuş ya kalbimde kocaman bir boşluk ve dindirilmeye muhtaç bir hasret...
Minik eller ve ayaklar ile cennet kokusu bana daha ne kadar uzak bilemiyorum ama bildiğim tek şey içimde fırtınalar koparken dimdik ayakta kalmak zorunda olduğumdur.
Aradan yıllar geçti. Zaman üstümden öyle bir geçti ki kökten değişen hayatımla hiç değişmeyen kpss sürecim... Su gibi akıp giden vakit ne çok şey alıyor insandan ve ne çok şey veriyor insana. Yaşanan ve yaşanacak güzellikler kötülüğü sildi götürdü. Ve bundan sonrası için
dupduru kalmamız dileğiyle...
Her hayat bir kitapmış meğer. Yaşadıklarımı anlatsam kitap olur derler ya hani. Okurken bambaşka dünyaya girdiğim, kendimi içine hapsettiğim kitaplarıma bir alıntı olabilirmişim aslında. Her insan bir acı, bir deneyim, bir ümit ve bir ümitsizlik...
Geçenlerde ilk defa kocaman şehrin ışıklarını en tepeden görme şansım olmuştu , ben hep köyümün yıldızlarını izlemeye alışkındım oysa ki. O ana kadar gördüğüm en kalabalık yer gökyüzüydü. Ve ben yalnızca gökyüzüyle barışıktım, gökyüzünü hep yalnız izlerdim. Şehrin ışıklarını izlerken "O" vardı yanımda ve sırf o olduğu için ben yıldızlardan vazgeçtim.
Çocukluğuma kırgınım ben. Neden mi? Bir çoçuğun yaşaması gereken hiçbir şeyi yaşamadım. Korkularım oldu hep. Dizlerimde veya kollarımda sıyrıklarım olmadı mesela.Atılganlığım olmadı,oyunları da dersleri de gerilerden izlerdim ben. Bir yaramazlık bile yapmadım gidipte bir komşunun canını yakamadım. Keşke düşseydim keşke küçüklüğümden kalan bir kaç izim olsaydı. Belki şimdi hayata karşı daha dik ve daha cesur durabilirdim. Düştüğümde kalkıp tekrardan oyunuma devam edebilseydim keşke. Ama ben hep korktum, kendime ikinci bir şansı tanımadan oyunu terkettim ben😞