Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne kağıt kalemsiz olmayı bilir ne de ben sensiz kalmayı Neden bir dert biter diğeri gelir ateştir bu yakmayı iyi bilir Kuşları anladım da senin kanatların yoktu nasıl uçtun da gittin Kırık cam misali hatalarım acıtır seni böyle mi kaybettim Bul beni kaybolmuşum dilim suskun susmuşum Bak bana mahvolmuşum senden kendimi almayı unutmuşum **Gökhan Mandır**
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Reklam
Sabır Allahım Bu gece de naçar kaldım Sabır ver Allahım tattım Ayrılıktan payım aldım Sabır ver Allahım yittim Duvarlar bakıyor suskun
SABIR ALLAHIM Bu gece de naçar kaldım Sabır ver Allahım tattım Ayrılıktan payım aldım Sabır ver Allahım yittim Duvarlar bakıyor suskun
Dilsiz ve Sağır
Şimdi, şu anda, kitabın bu sayfasına, yazının bu cümlesine bakan okuyucular, hiç konuşmadığımızın farkında mısınız? Siz gerçekten hiç konuşmuyorsunuz! Sadece yaşamanız için gerekli asgari sesleri çıkarıyorsunuz ağzınızdan. Bu işi sadece diliniz ve ağzınız yapıyor. İçinizin derinliklerine kadar gitmiyor cümlelerin ucu. İçinizden gelmiyor
Şimdi, şu anda, kitabın bu sayfasına, yazının bu cümlesine bakan okuyucular, hiç konuşmadığımızın farkında mısınız? Siz gerçekten hiç konuşmuyorsunuz! Sadece yaşamanız için gerekli asgari sesleri çıkarıyorsunuz ağzınızdan. Bu işi sadece diliniz ve ağzınız yapıyor. İçinizin derinliklerine kadar gitmiyor cümlelerin ucu. İçinizden gelmiyor
Reklam
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy... “Hamuş” derdi Mevlâna kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç, bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini..? Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradan’ın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu. Mesnevi’yi şerhedenlerin çoğu bu ölümsüz eserin “b” harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi “Bişnev!”dir. Yani “Dinle!” Tesadüf mü dersin ismi “Suskun” olan bir şairin en kıymetli yapıtına “Dinle!” diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi? Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. “Neden?” diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla. Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı.
Sabır her şeyin başıdır
Sabır Allahım Bu gece de naçar kaldım Sabır ver Allahım tattım Ayrılıktan payım aldım Sabır ver Allahım yittim Duvarlar bakıyor suskun
Dil kalbin aynası derler.Çöl ve kum misali .Dalgalanıyor kalbim , dağılıyor kelimelerim .Dilim suskun.Yüreğim seni bana getirmeyen yollara küskün .
SABIR ALLAHIM Bu gece de naçar kaldım Sabır ver Allahım tattım Ayrılıktan payım aldım Sabır ver Allahım yittim Duvarlar bakıyor suskun Gönlüm bana bile küskün
626 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.