*Zorba, itaatkarın üzüntüsüyle beslenir...
*Bir insanın yumrugu kadardır kalbi, derler. Demek ki kalbin kadar insansın. Avcunun içine düşen kalp kadar merhametin...
*Her hikaye başladığı yerde bitiyordu..
*Her sabah baktığı aynada kendini bir türlü göremeyen ne kadar çok kadın var...
*Kürek kemiklerinde, boyunlarında ve bellerinde
Off, hedeflediğimden çok daha kısa sürede bitti ve ben 3. kitabın yayın tarihine kadar içimde koca bir boşluk ve kafamda bir sürü soru ile kalakaldım.
Sanderson ilk kitapla çıtayı oldukça yüksek bir yere koymuştu ve bu kitaba başlarken kafamda bir acaba da yok değildi. Ancak, Sanderson daha söyleyecek çok sözü olduğunu kanıtlamayı başardı.
Bana göre en şaşırtıcı kısım, ilk kitabın sonunda anladığımız gerçeklerin de getirdiği merakla Travangian'a ait olan bölümdü. Yazarın bu karaktere biçtiği yazgı ve sorumluluk çok özgün. Kendi dehasının peşinde koşarak dünyayı "kurtarmaya" çalışan bu adam da her insan gibi iyi ve kötü arasındaki çizgide dans ediyor.
Ana karakterlerimiz yollarına emin adımlarla devam ediyor ve kendi çelişkileri ve zaaflarıyla mücadele etmeye devam ediyorlar.
Adolin, Shallan ve Kaladin'den herhangi ikisinin bir arada olduğu sahneler, özellikle okuması en eğlenceli bölümlerdi.
Parekılıçlarının gizemini çözüyor, Parlayan Şövalyelerimizin kendi benliklerini bulmasına şahit oluyoruz.
Özetle ilk kitaba kıyasla ilk kısmı biraz daha ağır ilerleyen ama yine Sanderson yaratıcılığına hayran kalarak okuyacağınız bir kitap
youtu.be/P-CEAtKnzNk
Ben diyorum ki ona
Kül olayım kerem gibi yana yana
Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
Toprağa hayat verir, sevdamızın bereketi
Kalk! Ey âleme, ülkü olan emirim...
Elim olmaz düşmanda, benim kaderim.
Acizlik, baş gösterirse memleketim...
Kor ateş düşer cihana, sıla hasretim.
Benim kızıl mehtabım göklerde,
Delimsirek rüzgâr diner dinmez, Yelnehir'i kesmeye hazırlanan yağmur hükümranlığını ilan etmiş, saatlerdir gücünü dayatıyordu. Ziyar Ana kalp çarpıntısıyla sıçrayıp kalktı. Geceydi hâlâ. Çıfıt bir karanlık. Perdeyi aralayıp gökyüzüne dikti gözlerini. Her yanı sel götürüyordu besbelli. Kevser'le Berru düştü aklına hemen. İçi burkuldu. Hatırında yalan yanlış kalan birkaç gülbankı birbirine karıştırarak iki evi de okuyup üfledi. Tam o sırada uykusu hafif Şilan da dikiliverdi. Gök gürültüsünden oldum olası ürken Şilan da titreyerek Allah'a yakardı. Peki ya Leyla, o nasıl bu kadar soluksuz uyuyor? Sanırsın küp gibi sağır. Sevdadan olmalı bu katmerli ağır uyku.