Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Diyalektik, yaşama savaşının ta kendisidir. Düşünce ile Varlığın çelişkili ilişkilerini Doğa'da ve Toplum'da arayıp bulma tutumudur. İnsanın maddecil ve anlamcıl bütün işlerinde bilerek uygulanıp kullanılacak bir aygıt, bir fütuhat [fetihler] avadanlığı, tutulacak yol, belli metottur. Yaşayan kişi için yorumlamayı değiştirmeden ayırmak, yemeği yiyip hazmetmemek, erkekliği-dişiliği olup sevmemek kadar anormal bir durumdur. "Arpacı kumrusu gibi düşünmek" hiçbir senteze varmayan bilim kalpazanlığı yapmaktır.
Varoluşçular,tek başına kalmış,toplumdan kopmuş bir insanın daha kolay yıldırılacağını anlamışlardır.Varoluşçulara göre insan yabancı ve düşman bir dünyaya fırlatılıp atılmıştır,diğer insanlar arasında yalancı bir varoluş sürdürür ve toplum onu bireyselliğinden yoksun eder. Varoluşçu felsefeciler,pek çok insanın ıstıraplarının kaynagı olan bir
Reklam
Düşüncemiz niçin sübjektiftir?
Çünkü insanın her çabası gibi Düşüncesi de sosyal durumundan ve tutumundan çıkar. İnsan, Toplumdan aldığı olanaklar ve müsaadeler ölçüsünde görür, duyar, sezer, kavrar. İnsanın görmesi, kişi gözü ile olmaktan çok, Toplumun ona verdiği düşünce yordamı ve düzeyi ile belli olur. İnsan evreni Sosyal gözü ile görür.
"Insan bir fikre hayati önem vermek için, o fikri kendi derisiyle ve kemiğiyle duyacak biçimde hayati bir uğraşma ve savaşma sonucunda benimsemiş olmalıdır. İnsan, zannedildiğinden fazla pratik ve daima iddia edildiğinden çok materyalist bir hayvandır. Derisinin ve kemiğinin karışmadığı bir fikre, bugün göz koyup, yarın kolayca şapka
Düşünce
İnsanın kendisi (vücudu ve kafası) sosyal bir varlıktır. Bu varlık yaşarken, gerek Ekonomi Temeli, gerek Üstyapı üzerine birçok izlenimler edinir. Bunlara duygular, düşünceler denilir. Diyalektik daha çok düşüncelerle uğraşır. Insan, Toplum ölçüsünde edindiği düşüncelerle, fikir ve kanıtlarla evrene bakar, Yani düsünce insana kisi olarak doğusundan gelmiş gizli bir güç değildir. Toplumdan gelmiş bir kalitedir (niteliktir), Fikirler gökten inmemiştir. Toplum olmasa, düşünce olmazdı. Nitekim hiçbir hayvan düşünemez. Çünkü Toplum yaratigi değildir. Öyle ise, insanın düşüncesi, ister istemez içinden çıktığı toplumun damgasını taşır. İnsanın şu veya bu fikri taşıması,içinde yaşadıgı Topluma göre şöyle veya böyledir. Düşünce sosyal çevreye ve sartlara uygun olur. Bu yüzden insanın yalnız Toplum üzerine olan izlenimleri sosyal bir damga taşımakla kalmaz, Doga üzerine edindigi fikirler de ister istemez bağlandığı Toplumun taktiği gözlüklerle görülür. Iste bütün o Doğa ve Toplum üzerine edinilmiş sosyal ízlenimlerin Duygu dışında kalan topuna birden DÜŞÜNCE denir,
İnsan Düşüncesi Evrene nasıl bakar?
İnsanın kafasındaki izlenimler mutlak ve her zaman aynı biçimi almazlar. Insan, içinde yaşadıgı Toplumun sartlarına ve Toplum içinde tuttugu duruma ve savunduğu çıkara göre, kafasına çarpan izlenimlere biçim ve anlam verir. Yani, insanın kafası, beyni, ne bir fotograf makinesidir, ne de bir gözdür. Insan, Dogada ve Toplumda her gördüğünü olduğu gibi almaz. Daha dogrusu her seyi olduğu gibi görmez yahut kavramaz. Ancak görebildiği gibi kavrar. Yani, görmek istediği gibi, daha doğrusu kendisine gösterildiği gibi kavrar. İşte bütün bu özellikler Düşüncenin sübjektif olmasını gerektirir: Düşüncemiz niçin sübjektiftir? Çünkü insanın her çabası gibi Düşüncesi de sosyal durumundan ve tutumundan çıkar. Insan, Toplumdan aldığı olanaklar ve müsaadeler ölçüsünde görür, duyar, sezer, kavrar. Insanın görmesi, kişi gözü ile olmaktan çok, Toplumun ona verdiği düşünce yordamı ve düzeyi ile belli olur. Insan evreni Sosyal gözü ile görür.
Reklam
Ne var ki, 200 yıldır biriken bilgi kalıpları dağlar gibi yığıldı. içinden çıkmak için kaçınılmaz"Sınıflamalar" yapıldı. BİRİKİLİŞ BİLİMİ" yavaş yavaş "SINIFLAYIŞ BİLİMİ” durumuna girdi. Çeşitli kalıplar ve fotoğraflar yan yana getirilince görüldü ki aynı şeyin ÇEŞITLİ ANLARDA ve baska baska YANLARINDAN alınmış klişeleri ve ona göre yapılmış tanımları ayrı sonuçlar verir. O şey üzerine ne, vaktiyle bir yanından alınmis tek veya birkaç mükemmel fotografla, doğru dürüst fikir edinilemez. Her seyi durgun veya birkaç kalip klişesiyle değil, bütün değişiklikleriyle görürsek o şeyi esaslıca kavramış oluruz. Onun için her şeyin kımıldayıp değişerek geçirdiği GELİŞIM GİDİŞİ'ni bütünüyle ve adım adım izlemeliyiz.
Meseleyi daha iyi anlamak için kaba bir benzetiş yapabiliriz. Formel Mantık, Varlığın ve Hayatın tek ve dağınık FOTOĞRAFLARI ise, Diyalektik Mantik Varlığın ve Hayatın hareketli, canlı FİLMİ'dir. Sinema keşfedildikten sonra yaşayışı tek tek fotoğraflarla anlamaya kalkmak ne denli eksikse, tıpkı öyle, Diyalektik Mantık varken Formel Mantıkla
Bugün Medeniyetin gelişimi, zenginliklerin basitçe üst üste yığılmalari, yapıların ve nüfusun gittikçe artması, vb. gibi gözükür, Oysa Tarihte sürüyle Medeniyetler gelmiş geçmiştir. Bunların gelişimleri zaman zaman batıp çıkmalarla doludur. Bugün içinde yaşadığımız için sürekli görünen Modern Medeniyet sermaye uygarlıgıdır. Kapitalizmin gelişimi
Yumurtadan nasıl civciv çıktığını biliyoruz. Aynı şeyler insan için de tekrarlanabilir. Formel Mantığa göre ana karnında çocuğun gelişimi pek basit bir büyümedir. Vaktiyle insan tohumu içinde mikroskopla görülebilecek bir insancığın bulunduğu sanılırdı. Bu mantıkla mikroskop altında yumurta yahut meni (sperm) içine gizlenmiş insan yavrusunun kasi gözü merak edilip aranabilirdi. Gerçekte insan tohumu da, tavuğunki gibi, önce basit ve zıt iki hücrenin ortalarından bölünüp birbirlerine hücum etmesi ile doğar. Bu hücumla birleşen zitların hücresi ikişer ikişer bölünerek çoğalır. Hayvanlar silsilesinin doğada milyonlarca yıl geçirdiği binbir değişiklikleri çok kısa basamaklarla atlaya atlaya insan kılığına dek gelir. Kadınla erkeğin birleşmesi zıtların beraberliği idi. Spermle yumurtanın çarpışması gene zıtların bir araya gelmesi ile oldu. Ana karnında çocuğun gelişmesi aynı diyalektik evrim konaklarından geçer. Dokuz ay on gün sonra evrim bitmiştir. Ansızın sancılar başlar ve kanlı, yırtınmalı bir çırpınışla çocuk ana rahminden çarçabuk dünyaya gelir. Bu geliş diyalektik gelişimin sonuçlanması, meyvelenmesi, yani nicelikten niteliğe atlamasıdır. Çocuk rahim içindeki nitelikten dışarı dünyanın bambaşka insanı niteliğine girer. Dünyaya gelen çocuğun daha sonraki gelişim konakları da hep öyle zaman zaman önemli nitelik değişikliklerine uğrayarak devrimler yapar. Görünüşte çocuk sırf büyüyor gibi gelir. Gerçekte çocuğun içyapısına bakılırsa, orada sonsuz bir savaşın zaman zaman altüstlükler yarattığı görülür. Çocuk büyük insan örneğinden ufaltılmış bir minyatür değildir.
Reklam
Emekçiler proleter haline gelir gelmez ve emekçilerin gerekli çalışma şartları sermaye haline döner dönmez, kapitalist üretim yordamı ayakları üstüne gelir gelmez, emeğin sosyalize oluşu, toprağın ve öteki üretim araçlarının ve dolayısıyla da özel mülkiyet sahiplerinin mülklerinden edilmeleri, birbiri ardından, yeni birer biçim alırlar. O zaman
Ezberciliğin Eleştirisi
Dogada, Organizmada ve Toplumda olan bitenleri az çok sadıkane aksettiren bir aynadır. Düşüncenin gelişimi de gene öyledir. Formel Mantık için Düşünceyi geliştirmek, kafaya bir sürü fikirler yığmaktan ibarettir. Onun için, hâlâ klasik okul programlarının genel metodu, bir kürsüden bir öğretmenin çıkıp itiraz götürmez birtakım gerçekleri, hiç bir şey bilmeyenlere doğru nasihat vermesi, öğrencinin de bu söylenen aynı gerçek lakırdılarını imtihanda bülbül gibi tekrarlamak için ezberlemesidir. Formel Mantık resmî düşünce kanunu halinde kaldıkça, okullarda vaazlık ve ezberciliğin kaldırılmasına imkan yoktur.
Diyalektiğe uyarak zihinleri geliştirmek istersek, derhal göz önünde şunları tutmaya mecburuz. Kafamız boş bir çömlek, fikirlerimiz o çömleğe doldurularak saklanan birer mücevher degildirler. Hayatta her yeni olay yeni bir fikir yaratır. Her yeni fikir, eski tez halindeki fikirlerimize karşı çıkan birer antitezdir. Yeni fikirle eskileri arasında,
Diyalektik Maddecilik, her şeyden önce: Dünyanın materyalistçe kavranışını ilk kez ciddiye almaktır..
101 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.