Gençlik yıllarımda Çokça içki içen, faiz yiyen,
Bulaşmadığı hiç bir günah kalmayan biriydim.
O kadar yoldan çıkmıştım ki insanlar bile onlara zarar vermemem için bende uzak duruyorlardı.
Günün birisinde evlenmeye karar verdim, ve evlendim.
Gel zaman git zaman bir kız çocuğum oldu ve adını fâtıma koydum, onu o kadar çok sevdim ve bağlandım ki
Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar
Değiştim
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
Bir ses Gelecek'ten haykırıp, diyor "Git! Git!" – ama
Geçmiş'in kıyısına (Karanlık körfez) ruhum, suskun kalakalıyor. Çünkü, yazık! Yazık ki benim için
Yaşam ışığı karardı!
Bir Kızılderili Öğretisi diyor ki:
“Bir atın susuzluğunu giderdiği yerden su iç; çünkü, At hiçbir zaman kötü su içmez. Kedinin yattığı yerde uyu; kurdun değdiği elmayı ye. Sivrisineklerin yerleştiği mantarları korkusuzca topla. Köstebeklerin kazdığı yere ağaç dik. Yılanın ısınmaya durduğu yere ev yap. Sıcak günlerde kuşların yuva yaptığı yere kuyu kaz. Horozlarla beraber uyu ve uyan ki, tüm gün için en sarı mısırlara ulaşabilesin. Daha çok yeşillik ye ki, bir hayvandaki gibi güçlü bacaklara ve dayanıklı bir kalbe sahip olabilesin. Daha çok yüzmeye git ki, dünyada bir balığın kendini denizde hissettiği gibi hissedebilesin. Daha sık gökyüzüne bak, daha az ayaklara; böylece düşüncelerin daha net ve hafif olacaktır. Konuşmak yerine, daha çok sessiz kal. Böylelikle ruhun sakinliğe ve huzura erebilecek."