Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Geçen gün Ceza Reisi bir kitap verdi. Şöyle karıştırdım. Derin birşey. İsmi Âmak-ı Hayal. Senin anlayacağın hayalin dibi. Orda yazıyor: Bir gün Allah peygamberlerini çağırıp sormuş, saadet nedir? demiş. Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa: Arzı Mev’uda gitmektir; İsa: Bir yanağını vurana ötekini uzatmaktır; Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır, yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed’e gelince: “Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir…” demiş. Ne doğru söz! Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan birşey eksiltmeli… Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar; “Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!” deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. İçimizden, bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. İkisi de saçma ve faydasızdır. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma.. Sonra en muhimi: Kendini halinden şikâyet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun. İçkiye de şimdilik pek heves etme. Bazen insan avunmak için başka çare bulamıyor ama, sen nefsine hâkim ol. Biraz daha yaşlandıktan sonra nasıl olsa başlarsın. Hatta o zaman lazımdır da. Akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. İnsana dünyayı unutturur. Eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten…
Geçen gün Ceza Reisi bir kitap verdi. Şöyle karıştırdım. Derin birşey. İsmi Âmak-ı Hayal. Senin anlayacağın hayalin dibi. Orada yazıyor: Bir gün Allah peygamberlerini çağırıp sormuş, saadet nedir? demiş. Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa: Arzı Mev’uda gitmektir; İsa: Bir yanağını vurana ötekini uzatmaktır; Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır, yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed’e gelince: “Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir…” demiş. Ne doğru söz!
Sayfa 157
Reklam
(Değer bilmezlere) İlla toprak altına mı girmek gerekir değerimizi anlamanız için.İlla canımızın yanması mı gerekir değerli olduğumuzu hissetmek için.İlla sessiz kalmak mı gerek, ''Nasılsın,neyin var.'' cümlesini duymak için. Hiçbir şeye geç kalmayın.. Yarın bunu söylemek için geç olabilir.Sevdiğiniz insanlara,önemsediğiniz,değer verdiğiniz insanlara daha çok ilgi gösterin.Onlar kırıldıklarını çok belli ederler. Susuşundan,gözlerini kaçırışından, en önemlisi de yüzünde ki o güzel gülümsemesi kaybolduğunda anlayabilirsiniz.Bu hayat birbirimizi üzmek için değil.Barış için,aşk için,sevgi için var.Birbirimizi sevelim.(Hayat sevince güzel.) Öncelikle pişman olabileceğimiz şeyleri yapmaktan vazgeçelim.Aşk dolu,sevgi dolu olalım.Düşünsenize, birisinin gülümseme sebebi olduğunuzu?Bu sizi mutlu etmez mi?Ayrıca bu sizinde yüreğinizin güzelliğini ortaya koyar. Ve ayrıca yalnız kalmaktan korkmayın! Vardır Allah'ın bir bildiği.Doğru yerde,doğru zamanda belki en hayırlısı çıkacak karşına. Bunu bilebilir misin ki?Hiçbir zaman isyan etme. Şükr'etmesini bil.Aç ellerini Allah'a dua et.O seni görüyor,duyuyor. ''Bunları ben size diyorum,ama bana bunları söyleyecek daha doğrusu söyleyebilecek bir arkadaşım yok.'' Siz siz olun,kendiniz olmaktan vazgeçmeyin.Açın ellerinizi,dua edin Yaradan'a... Son olarak; Kimseyi kırmayın şu fani dünyada, ne demiş; Mevlana (Kırdığın yerden,kırılacaksın.)
Öğrencisi olduğum Küçükçekmece İlkokulu'nun bahçesinden atlayarak; haftada mütemadiyen bir kere anlatılan ''Küçükçekmece Tufanı ve Kaybolan Şehir'' efsanesine konu olan göle doğru yürüdük. Mete yine anlatmaya başlamıştı hurafeyi: Yıllar yıllar önce yaşlıca bir dede gölün altındaki şehre gelmiş, kapı kapı gezip bir tas su istemiş, kimse de
Kadın kimden nefret eder en çok ? Demir şöyle demiş mıknatısa: En çok senden nefret ederim, çünkü sen çekersin ama kendine doğru sürükleyemezsin.
Siyah Anlar
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.