EY Âşk durağım.. !
Ey adından başka hiç bir söze dilimin dönmediği tek hecem.. !
Dudağıma öyle bir mühürlensin ki duâ'n;
Bu duâ'ya ''Âmin'' demekten başka kelâmlara dönmesin diller.. !
Ve Lâl olsun dilim, Sen'den başka isimleri anarsam eğer..
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ
I.
Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı
İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
Seninle Benim Aramda Fark Var Umut
Araştırmacı-Yazar Ali Rıza Soyaslan’ın kaleme aldığı ’Seninle Benim Aramda Fark Var, Umut’ isimli kitabı çıktı.
Gonca Yayınlarından çıkan eserin önsözünde şunlar yer alıyor; "Kalk. silkelen, kendine gel! Umutsuzluğa sarılma, umutsuzluk şeytandandır! Ümit etmek Allah'tandır!" Ne güzel söylemiş Şems-i
Duasız üşürmüş yürekler bil.
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
sana ummadık kapılar açan...
Bİlmezsin kimin için ettiin duadır, seni böyle ayakta tutan.
|Mevlana Celaleddin-i Rumi
İhsan Özbek, Türkiye Protestan Kiliseler Birliği Başkanı.
*
Özbek'e göre; " Türkiye'de misyonerlik kötü bir şey olarak kabul ediliyor. Ama Afrika'da bu, insanlar için ilaç, yoksullar için yaşama umudu. "
*
Özbek'e Afrikalı bir liderin, 1963 yılında bağımsızlığına kavuşan Kenya'nın ilk Başbakanı Kamau KENYATA'nın sözünü hatırlatmakla yetineceğim sadece:
" Misyonerler geldiklerinde bu topraklar bizim, İncil onlarındı. Elimize İncil'i verdiler, gözlerimizi yumup hep beraber dua edeceğiz dediler. Gözlerimizi açtığımızda İncil bizim, topraklarımız onlarındı."
*
Türkiye'de bugün binlerce misyoner cirit atıyor. Hiçbir misyonerlik faaliyetinin önceliği ilahi değildir. Sırasıyla SİYASİ,İKTİSADİ VE DİNİ dir.
*
Türk Milleti televole kültürünün tecavüzü altındadır. BİN KİŞİNİN HAYAT TARZI 75 MİLYONA PAZARLANIYOR.
Resul-i Ekrem (sav) efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
Eğer bir kul, Cenab-ı Hakk'a bir konuda dua eder de icabet olunmazsa onun yerine bir iyilik, bir sevap yazılır.
Bil ki Güzellikler de var bu hayatta Gel git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? Hüzün olgunlaştırır kaybetmek sabrı öğretir Şimdiler de bol bol dua ek. Hasat yakındır can! Kaderini sev! Varsa kederini de sev! Üzülme hastalıklarına, Gör, hangi günahlarına kefaret olacak, Terk edildin diye de üzülme Demek ki sevebilecek bir yüreğin var. Geçmişi unut, hiç yaşanmamış gibi davran, Buluttan nem kapma! Döküver kirpiklerinden sonbaharı, Bir gün ama bir gün mutlu tebessümlerle kol kola gireceksin. Koklayacaksın yağmur sonrası toprakları, Yükleyeceksin ruhunu kelebek kanadına, Uçacaksın semalara sevdiklerinle can! Kim demiş ebemkuşağı yedi renk? Bakmakla görmek arasındaki farkı çözdüğünde, Anlayacaksın ne demek istediğimi can!!!
Bizi düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar
Hallac-ı Mansur, cezbe ve sekir halinde söylediği ve mazur bulunduğu Ene’l-Hak cümlesi yüzünden idama mahkûm edilir. Onu asılacağı meydana getirdiklerinde etrafta mahşerî bir kalabalık vardır. Hallac-ı Mansur darağacını görünce güler ve kalabalık arasında gördüğü dostu Şibli’den seccade isteyerek iki rek’at namaz kılar. Ardından şöyle duâ eder: “Allah ım burada senin dinin uğruna gayrete düşüp beni öldürmek için toplananların suçlarını affet.”
Bu esnada kalabalık içinden özellikle düşmanları, fırsat bu fırsat diye Hallac-ı Mansur’a taşlar atarlar. Hallac-ı Mansur bunlara ah bile demez hatta tebessüm eder, ama dostu Şibli ağlayarak kırmızı bir gül atınca Hallac-ı Mansur inler ve şöyle der: “Taş atanlar avam takımı, bilmiyorlar, halden anlamazlar. Onların taşı bizi incitmez ama halden anlayan bir dostun attığı gül bile bizi incitti, canımızı acıtır.”