Türk milliyetçiliğine sahip çıkmak Gaspıralı'ya, Akçura'ya, Gökalp'e, Atsız'a, Sancar'a Türkeş'e, Dündar Taşer'e, Gün Sazak'a, Mümtaz Turhan'a, Erol Güngör'e, Mehmet Eröz'e, Galip Erdem'e, Ahmet Arvasi'ye, Muzaffer Özdağ'a, onların bütün bir 150 yıldan bu yana değişik zaman dilimleri ve hatta bazen değişik coğrafyalarda temsil ettikleri değerlerin, damıtılmış, billurlaşmış hâli olan "Türklük" sevgisine sahip çıkmaktır. Türk milliyetçiliğine sahip çıkmak İstiklal Harbimizin önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu, Türk devriminin siyasi dehası büyük Türk milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkmaktır.
“Devlet bir hukuk ve ahlak kurumudur; hile ve kurnazlık edemez; kimseyi tongaya bastıramaz, kimseye kızmaz, öfkelenmez, garez ve kin taşımaz, kendi vatandaşına pusu kurmaz.”
“Adamlar, ölürken bile devleti düşünüyorlar, onunla dopdolular. Zaten devlete ne kadar canla başla hizmet ederse, ilahi rızayı o kadar fazla kazanacaklarına inanıyorlar.”
MHP'liler, halk di linde "Türkeşçi" diye de bilindiler. Başbuğ-Türkeş, MHP'nin lider-teşkilat-doktrin üçlemesinin ilk hal kası olarak, bizzat ilke hükmündeydi. 1972'ye dek MHP'nin ikinci adamı olan Dündar Taşer, "Onun yanlışı benim doğrumdan daha doğrudur" demişti Türkeş hakkında.
Türklük, zor zamanların kıskacından çıkarak günümüze gelmiştir. O nedenle korku karşısında el pençe divan duran kavimlerden olmamıştır. Yiğidine (deli+kanlı) > 'delikanlı' diyen bir toplum, korkunun ritmiyle hayat sürmez. Bu özelliğini tarif eden kadim atasözümüz şöyledir: "Tegirmende togmış sıçgan kök kökreginge korkmas (Değirmende doğan fare, gök gürlemesinden korkmaz)." Merhum Dündar Taşer "Biz çadırımızı sırtlanların yolu üzerine kurmuşuz." sözleriyle adeta zihniyet güncellemesi yapmıştır.