Engereğin dişlerine işledim
Ağu dişlerine
Oluklu, çentik...
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına...
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul usul
Sevdanı mısra mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim
Şahdamarım...
İkinci Bay Golyadkinin hikayesi üç dört saat sürdü. Aslında hikayesi, içi boş, önemsiz, olay demeye bin şahit isteyen olaylardan oluşuyordu. Taşrada çalıştığı bir adliyeyi, adliyedeki savcı ve başkanları, adliye içindeki entrikaları, adliyedeki memurlardan birinin ahlaksızlıklarını, müfettişi, amirlerinin aniden değişmesini ve ikinci Bay Golyadkinin hiç suçu olmamasına rağmen bu işten zarar gördüğünü uzun uzun anlattı; ihtiyar teyzesi Pelegeya Semyonovnadan bahsetti; düşmanlarının çeşitli entrikaları yüzünden işinden olduğunu, yayan olarak Petersburga geldiğini anlattı; Petersburg da büyük bir sefalet çektiğini, uzun süre iş arayıp bulamadığını, bütün parasını harcadığını, elinde avucunda hiçbir şey kalmadığını, sokaklarda yatacak duruma geldiğini, kuru ekmeğini göz yaşlarıyla yumuşatıp yediğini, yatacak yatağı bile olmadığını ve sonunda iyi bir insanın onunla ilgilenip referans verdiğini ve bu işe yerleştirdiğini söyledi.
Yabancı da kaputunu ve şapkasını çıkarmadan yatağın üzerine oturmuş, hafifçe gülümsüyordu ve Bay Golyadkini süzerek başıyla dostça selam verdi. Bay Golyadkin bağırmak istedi ama yapamadı, bir şekilde karşı çıkmak istedi ama gücü yetmedi. Tüyleri diken diken olmuştu ve ölmek üzereydi. Korkması için yeterli neden vardı. Bay Golyadkin gece vakti karşısına çıkan dostunun kim olduğunu anlamıştı. Bu dost kendinden başkası değildi, her şeyiyle aynı başka bir Bay Golyadkindi, kısacası her anlamda öteki bay Golyadkindi.