Gömleği yırtılmasın diye aşağı sarkmayan ben şimdi uçurum bulsam aşağı sarkacağım. Hep sana derdim ya bu şehirden aşağı atacağım bir gün kendimi diye. Yağmurun bu işte bir kabahati var. Düşemedim.
Bir ölü bir evden ancak bir kez dışarı çıkar. Sen hiç bilmedin ama ben hangi eve varsam oradan her gün ölü çıktım..
Bülent Parlak
Bana neler öğretmiştin,
Unutmadım öğretmenim.
Ama gel gör yine adam
Olamadım öğretmenim.
Ezberledim hep dersini,
Yaşattılar hep tersini,
Mutluluğun adresini,
Affet beni ölemedim. Bir hüznü takıp da kanatlarıma uçurumlardan düşemedim. Yaşayayım dedim, belki birilerinin göz kenarındaki çizgilerinin sebebiyimdir dedim, düşemedim.
Sen benden gittin ve ben o sonsuz uçurumdan metrelerce aşağı düştüm, hatta düşemedim bile...Boşluğu gördüm, boşlukta asılı kaldım, boşluğun kendisi oldum.
Bazı şeyler olmadı.Mesela seninle evlenemedik , sevdiğim bir işte çalışamadım , gereksiz buluşmaları erteleyip hayır diyemedim , uzaktaki yeğenlerimi yıllardır göremedim , akrabaların bir tarafıyla oturup yıllardır iki sohbet ettiğimiz yok öyle cenazeler de falan...
Ülke iki kere krizin eşiğine düştü.Ben senin eteğinin dibine düşemedim.Bazen annem hastalandı üzüldüm.O aralar seni düşünemezdim zaten.Ve biliyor musun.Buraya yazsam destan olur.Ama sen sonuna kadar essahtan okur musun bilmem.
( Not : Kendi Kalemimden )
Yüzyıllar sonra inceleme yazmak > kitabı okuduktan sonra inceleme yazmak
Siyah Damar Aycan’ın ‘uçurumdan düştüm’ ifadesinden sonra çok merak ettiğim bir kitaptı ve sanırım okumaya geçen yaz başlamıştım. Çok net hatırlamıyorum, ama yoğun sıcağın etkisiyle okumaktan sıkılınca ve elimde sürünme aşamasına gelince kitaptan soğumamak için başka bir
Zahidem adındaki türküsü ile gönüllere kazınan Aşık Arap Mustafa Öztürk, 1901 yılında Kırşehir ilinin Çiçekdağı ilçesine bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde doğmuştur. Aşık Arap Mustafa, anne ve babasını küçük yaşta kaybeder. Aşık Arap Mustafa’nın babası Kırşehir yöresinde oynanan Koca Oyunu’nda Arap rolünü oynadığı için Arap deniyordu kendisine. Aşık