Erkeğin cinsel organının korku salmak için araç yerine geçebileceğini bulgulaması, ilk kaba taş balta ile ateşin kullanımının yanısıra tarih öncesi dönemin önemli buluşları arasında sayılmalıdır. Bence tarih öncesi dönemden günümüze dek ırza geçme önemli bir işlevi yerine getirmiştir. Tüm erkeklerin tüm kadınları korku içinde bıraktıkları bilinçli bir sindirme sürecinden başka bir şey değildir bu.
Cinsel Zorbalık, Susan Brownmiller
Susan Brownmiller zaten özcü yaklaşımı sebebiyle eleştiriliyor. Tecavüzün erkeğin doğasından geldiği varsayımı kabul gören bir görüş değil artık pek. Yine de konu tecavüzün genel bir kontrol mekanizması olması olduğu için uyumlu bir çağrışım.
Az önce sofrada konu nerden geldi hatırlamıyorum ama Aziz Nesin okuduğumu söylediğim için annem sinir krizi geçirdi. Diyor babanın yanında deme. Sen onun ne olduğunu biliyor musun , o ateist.
Kafayı yiyorum ya. Gerçekten nedir benim bu çektiğim. Bu lanet okul bitsede kurtulsam bunlardan.
Sonra diyor kendi evine çık, özgürlüğünü kazan, ne yapıyorsun yap. İstersen ateist ol. Ne kadar medeni bir ailem var.
Bir insan bir "ateistin" kitabını okuduğu için annesinin sinir krizi geçirmesi normal, bu insanın ailesini eleştirmesi anormal ve edepsizce öyle mi? Tipik statüko koruyucusu söylemeleri. Evde ateistin kitabını okuduğunda sinir krizi geçiren anne-baba, devlet olunca kütüphaneleri yakar, kafanı keser. Aile şiddetin en küçük birimi, totalitarizmin kalesidir. Kadınlar ve çocuklar için en güvensiz ortamdır ev, araştırmalarla sabit. Ne din, ne devlet, ne anne-baba hiçbiri kutsal değildir ve eleştirilebilir. Eleştirmek nefret etmek değildir. Tabii ikili düşünmeye alışmış zihinlerin bunu kavrayabilmesi zor. Umarım yakın zamanda özgürlüğünüze kavuşursunuz.✌️🌸
Yakın zamanda bu kitaptan uyarlanan dizinin “efsane dizi” şeklindeki övgüleriyle karşılaşınca birkaç parçasını YouTube‘dan izledim. İki dakika içinde ruhumu bu kadar sıkan başka bir dizi daha hatırlamıyorum. İkinci bölüme bakayım dedim, toplam iki buçuk sa. -sektör çalışanlarına bir destek selamı çakıyorum- yok böyle bir fenalık.
Bu kitap da
Gülseren Budayicioglu son zamanlarda her nasılsa birden çok popüler bir figür haline geldi. Dolayısıyla hakkındaki iddialar da bu denli hızlı ortaya döküldü. Anladığım kadarıyla camiada pek olumlu bir intibaı yok. Hatta birisi psikolojinin Canan Karatay'ı demişti kendisi için. Kitaplarını okumadım, dizilerini izlemedim ancak bir insanın Türkiye’de hele ki psikoloji gibi küçümsenerek yaklasilan bir alanda popülerlik kazanması pek iyiye işaret olmasa gerek. Ben bu tür dizilerin yaygınlık kazanmasını halkın şiddet pornografisi sevicigiligi ile açıklayabiliyorum ancak. Medyada da sürekli uyarılmalarına rağmen birçok gazete ve site şiddet mağdurlarının en kötü görüntüsünü göstermeyi tercih ediyor. Suçluyu konuşmak yerine insanlar, yüzü gözü mor kadına, istismar edilmiş çocuğa ah vah edip geçiyor. Kitapta anlatılanların gerçek hikayeler olması bu tür konuları herkesin istediği gibi işleyebileceği anlamına gelmiyor. Travma tetikleyici onlarca sahne olduğuna eminim bu dizilerde. Kısacası kimsenin travması dizi izleyerek çözülmeyeceği gibi tam aksi etkiler de yaratması muhtemel.