Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ebrar Köseoğlu

Bizler biliyoruz Yüce Tanrım, ömrümüzün sonbaharı çok yanındadır ilkbaharının, yazı ise hiç uzun değildir; bu nedenle böyle bir sabırsızlık çalkalanır kanımızda, bu nedenle büyük bir açlıkla uzanır elimiz sevdiğimizi almaya ve fani şeylere bile hemen sevinmeye; zaman geçtikçe yaşlanırken, beklemeyi nasıl öğrenelim, bir gecede ölüp giderken nasıl sabredelim, zaman sönmeyen ateşiyle peşimizdeyken nasıl yanmayalım, ölüm arkamızdan koşarken nasıl acele etmeyelim?
Reklam
Biz, süreğen bir akış ve devinim içinde akıl almaz bir hızla birbirini takip eden değişik duyumların bir toplamından veya yığınından ibaretiz.
Sayfa 148Kitabı okudu
Bu durumu en güzel Kierkegaard'ın ölüm döşeğinde yazdığı sözler ifade eder. Kendisi mealen şöyle diyor: "Sen ey yalın insan! Kutsal kitaplardaki sembolizm son derece yüksektir...ama bu yüksekliğin' düşünsel bir yükseklikle ilgisi yoktur; ne de insanlar arası zekâ farklılıklarıyla bir ilgisi vardır... Hayır, o herkes içindir. Bu sonsuz yüksekliğe herkes erişebilir."
Sayfa 201Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şehrin sokaklarında dolaştı, izledi, dinledi: Dünyaya karşı öfkeli punk grupları...takım elbiseli erkek ve kadınlar, kendileri için koydukları hedeflere ulaşmak için koşturuyorlar... kıkırdaşan çocuklar, hayatlarındaki gelişmelerin coşkusunu yaşıyorlar. Jeff hepsine imreniyordu, masumiyetlerini kıskanıyordu, cahilliklerini, beklentilerini.
Sayfa 338Kitabı okudu
Biz- sadece sen ve ben değil, bu toplumdaki herkes- zalimlikle birlikte yaşıyoruz, rastgele ölüm tehlikesiyle birlikte. Bunu neredeyse görmezden geliyoruz, bizi doğrudan tehdit ettiği zamanlar hariç. Daha da kötüsü bazı insanlar bunu eğlenceli buluyor, bir tür heyecan gibi. Haber sektörünün en azından yüzde sekseni bundan ibaret: Amerika'ya günlük gereken trajediyi sağlamak, başka insanların kanı ve işkencesiyle.
Sayfa 251Kitabı okudu
Reklam
"Depresif bir yaşama şekli," dedi Pamela. "Bir özgürlük ve açıklık illüzyonu yaşıyorsun ama bir süre sonra her şey bulanıklaşıyor. İnsanlar, şehirler, fikirler, yüzler... hiçbir zaman net bir odağa gelmeyen ve hiçbir yere varmayan değişen bir gerçeğin parçaları sadece."
Sayfa 176Kitabı okudu
Harcama tutkusu sonsuz olan fakat elindeki imkânı ne kadar zorlarsa zorlasın tutkusunu tatmin edemeyen herkes kendini yoksul sayıyor. Kaldı ki, böyle bir anlayışla herhangi bir doyum noktasına ulaşmak teorik olarak da imkânsızdır. Başka bir deyişle, tüketim ekonomisinin getirdiği kıstasa göre aslında bizzat zenginlik kavramı tanımsız bırakılmıştır.
Sayfa 125Kitabı okudu
İslâm'ın insanda iptal etmeye,aradan çıkartmaya yönelttiği "ben", Batı telâkkisinde tam tersine her şeyin mihveri sayılmaktadır.
Sayfa 133Kitabı okudu
Kolektif halde işlenen gayrimeşru fiiller bazen o kerteye gelir ki, devlet o gayrimeşru durumu kendi eliyle meşru kılmak zorunda kalır. Genel af ilanları sanılmaktadır ki, devletin durup dururken yurttaşlarına ihsan ettiği cemiledir. Genel af ilan olayının altında yatan temel anlam aslında devletin kendi adaletsizliğini ilân etmek ve yurttaşını bu bu adaletsizliğin kurbanı olmaktan kurtarma gayretidir.
Sayfa 143 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Günümüzün Müslüman'ı, her türlü siyasi,fikri kavrama İslam'ın kıstasıyla bakmak yerine, İslam'a İslamdışı dünya görüşlerinin kıstasıyla bakmaya alıştırılmıştır.
Reklam
İki gözümün çiçeği.İnsan öfkelerinden, hırslarından, arzularından arındığı zaman özgürleşir. Kendisi dışındaki tüm varlıklara elinde ve kalbinde ne varsa onları verdiği zaman özgürleşir. Ama kendini de ihmal etmeden..."
Artık öğrendiği bir şey vardı: Başkalarıyla paylaşılmayan zenginlikler insanı mahvediyordu.
Sayfa 237Kitabı okudu
"Hayatım baştan sona yanlış," diye düşünüyordu Bay Fusi. "Kimim ben? Küçük bir berber. Ola ola bunu oldum. Doğru dürüst bir yaşamım olsaydı, bambaşka bir insan olurdum.!"
çünkü Beppo'ya göre, dünyadaki bütün anlaşmazlıklar kasıtlı ya da kasıtsız, aceleye getirilerek söylenmiş birtakım yalan yanlış sözlerden kaynaklanıyordu.
Sayfa 42 - PegasusKitabı okudu
Geri13
59 öğeden 46 ile 59 arasındakiler gösteriliyor.