Ebu Derda der ki; Peygamberimiz (s.a.v) bir gün bize; "Benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız. Dünya gözünüzde önemini kaybeder, âhireti tercih ederdiniz" buyurdu...
Cenab-ı Rabbül Alemin Hz. Musa’ya:
“Ya Musa bana günahsız bir ağızla dua et!” diye buyurdu.
Musa (a.s.): “Yarabbi bende öyle bir ağız yok ki, sana nasıl günahsız bir ağızla dua edeyim.” dedi.
Bunu üzerine Allah’ü Teala:
“Başkalarının ağzıyla dua et çünkü sen başkalarının ağzıyla günah işlemiş olmazsın, öyle hareket et ki diğer insanlar gece gündüz sana dua etsinler. Veya kendi ağzını temizle, Allah’ın (c.c) adı temizdir onu zikrederken ağız temizlenir.” buyurdu.
Ümmü Derda (ra)’dan rivayete göre, Resulullah (sav) efendimiz buyurmuştur:
دعوة المسلم لأخيه بظهر الغيب مستجابة عند رأسه ملك موكل، كلما دعا لأخيه بخير، قال الملك الموكل به، آمين و لك بمثل..
“Bir müslümanın, bir din kardeşine gıyabında yaptığı dua kabul olunur. Başında vazifeli bir melek vardır. Kardeşine hayır duada bulunduğu vakit, bu melek: ‘AMİN’ der. Ve: ‘Senin için de bir misli olsun’ der.” (Müslim-Ebu Davud Tac c 5 s 210)
Bu mesajı okuyan kardeşim, şu mübarek gün ve saatte Rabbim seni bağışlasın, hayırlarını üzerine yağdırsın ve hayırlı olana gönlünü razı eylesin. Cumamız mübarek olsun. 🤲
Gıybeti işiten, diliyle karşı çıkmadığı ya da korkuyorsa kalbiyle nefret etmediği müddetçe o günaha ortaktır. Sözü başka bir kelâmla bölmeye ya da oradan kalkıp gitmeye gücü yettiği halde, yapılan gıybete karşı bir tavır almazsa, günaha ortak olur. Diliyle "sus" diyor, ancak kalbiyle devam etmesini arzuluyorsa bu münafıklıktır. Kalbiyle nefret etmediği müddetçe günahtan kurtulamaz. Eliyle sus diye işaret etmesi ya da kaşlarını çatıp alnını kırıştırması yeterli değildir. Bu davranış gıybeti yapılanı önemsememektir. Aksine giybeti yapılana kıymet verip açıkça müdafaa etmelidir.
Allah Resûlü şöyle buyurmuştur:
"Her kim, yanında bir mümin kötüleniyor, o da gücü yettiği halde kardeşine yardım etmiyorsa, Allah onu kıyamet günü mahlûkatın önünde rezil eder."
Ebü'd-Derda (r.a), Allah Resûlü'nün şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Her kim, kardeşinin arkasından onun haysiyet ve şerefini korursa, kıyamet günü onun haysiyetini korumayı Allah üzerine almıştır."
Bir hadis de şöyledir:
"Her kim, kardeşinin arkasından onun haysiyetini korursa, kıyamet günü onu cehennem ateşinden korumayı Allah üzerine almıştır."
Müslümanı gıyabında müdafaa etmenin fazileti hakkında çok haberler anlatılmıştır…
"Korktuğum şeyler içerisinde en korktuğum şey, hesap için durdurulduğum zaman bana: "Sen ilim öğrendin, peki öğrendiklerinle ne amel ettin?"denmesidir...
Abdullah ibn Mübarek,Kitabu'z Zühd, no:39
"Bir saat düşünmek bir yıl ibadet etmekten daha hayırlıdır."(1)
Fakihânî "Fikru saatin..." lâfzıyla zikretmiş ve demiştir ki: Bu (hadis değil), Sırr-ı Sakatinin sözüdür.
İbn Abbas ve Ebu'd-Derda: Bir saat fikir, bir gece kıyamdan hayırlıdır, dediler. Bunu Hattabî nakletti ve Suyutî Cami'inde "Bir saat fikir,
Ebu'd Derdâ radıyallahu anh dedi ki:
Eğer ölümden sonra göreceğiniz şeyleri bilseydiniz,
ne iştahla yemek yiyebilir
ne de kana kana bir şey içebilirdiniz.
Dinlenmek için eve girmez dağlara çıkıp
dövüne dövüne kendiniz için ağlardınız ve
silkelenip meyvesi yenen bir ağaç olmayı arzu ederdiniz.
Ebu'd-Derda radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken işittiğini rivayet etmiştir:
"Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah da onu cennete götüren bir yola sokar. Kuşkusuz melekler, yaptıklarından duydukları hoşnutluktan dolayı ilim talabelerine kanatlarını serer; göklerdeki ve yerdekiler hatta sudaki balıklar âlim için af talep ederler. Alimin abide olan üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Muhakkak ki âlimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler altın ve gümüş miras bırakmış değillerdir. Onlar miras olarak yalnızca ilmi bırakmışlardır. Onu elde eden, muazzam bir pay elde etmiştir. "
Ebû Davud, Ilim 1: Tirmizi, İlim 19. Elbâni bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
" Niye oğlum? " cennetle müjdelenmiş Kıtmir de hayvan değil mi? Adı âlemlere rahmet inen Peygamber, rahatı bozulmasın diye eteğini kesmişti, kedi de hayvan değil mi? Sen İmam-ı Âzam'ı bilmez misin? İşte onun, kuyudan ağzındaki papuçla su taşıdığı köpek; Hazret-i Ömer Efendimizin yarısını tımar etmek için yollara düştüğü deve ve dahi Ebu Derda'nın ölüm döşeğinde kendisinden helâllik dilediği deve de hayvan değil mi? Bak işte, keçisiyle tavuğuyla binmiş şu âdemler gemiye. O da hayvan bu da. "
Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh şöyle söylemiştir:
“İmanın zirvesi hükme sabır göstermek, kadere razı olmak, tevekkülde ihlaslı olmak ve Rab azze ve celle'ye teslimiyet göstermektir."