Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem):
"Yarım hurma ile dahi olsa kendisini cehennemden korumaya muktedir olan kimse hemen korunsun. O yarım hurmayı dahi bulamayacak durumda olan kimse ise, bari kelimei şehadete devam etsin. Zira bu şekilde yapılan bir tek güzel ise de on katından yedi yüz katına kadar sevap verilir."
Sayfa 13 - SemerkandKitabı okudu
Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)
"Allah Teâlâ'yı çokça zikredin ve ölüm sonrası için amel edin. Kim kendisiyle Allah Teâlâ arasındaki işleri ıslah ederse, insanlarla arasındaki işler konusunda Allah ona yeter."
Sayfa 12 - SemerkandKitabı okudu
Reklam
Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)
"Allah kime hidayet verirse, onu dslâlete düşürecek kimse yoktur. Kimi de dalâlete sevkederse, ona da hidayet edecek kimse yoktur."
Sayfa 8 - SemerkandKitabı okudu
Hz. Ömer'in oğlu Abdullah, çocukken yaşadığı bir hatırasını söyle anlatıyor: Bir gün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin yanında oturuyorduk bize şöyle bir soru sordu: "Bir ağaç var; onun yaprağı hiç düşmez. Bu ağaç Rabbinin izniyle meyvesini verir; iyi Müslüman gibi de bereketlidir. Söyleyin bakalım, bu hangi ağaçtır?" Orada bulunanlar kırlardaki ağaçları saymaya başladı. Peygamber Efendimiz'in sorduğu bu ağacın hurma ağacı olduğu hatırıma geldi. Fakat o mecliste Hz. Ebubekir ve babam Hz. Ömer de vardı. Ben orada bulunanların en küçüğü olduğumdan, sorunun cevabını vermeye utandım. Sonunda sahabiler: "Ey Allah'ın elçisi! O ağacın hangisi olduğunu bulamadık onu bize söyle dediler." Resulü Ekrem de: "O hurma ağacıdır!" buyurdu. * Nebiler Sultan Efendimiz bu hadisi şerifinde mümini hurmaya benzetirken şunu söylemek istemiştir: Mümin, yanına gelen ve gölgesine sığınanların sıkıntısını giderir; hayatının her döneminde yaptığı iyiliklerle ihtiyaç sahiplerini memnun eder; ölümünden sonra bile, geride bıraktığı eserlerle Allah'ın kullarına faydalı olur. *
Sayfa 108Kitabı okudu
Allah bizimle...
Sevr mağarası, Yesrib yönünde değil aksi istikamette olmasına karşın Mekkeli arama ekiplerince kontrol edildi. Mekkelilerden bir grup her ne kadar koyun sürüleri tarafından belirsiz hale getirilmiş olsa da izleri takip ederek mağara yakınlarına kadar gelmişlerdi. Takipçilerin sesleri çok yakından duyulmaya başladığında Hz Ebubekir öldürülmekten değil; fakat Allah'ın elçisinin yakalanmasından endişeye kapıldı Efendimiz ise Üzülme dedi Allah Bizimle...
Hz. Ebubekir'den bir hatıra..
~•~ Efendimiz (sallallahu aleyhi vesselam) cenneti anlatıyor sahâbeye, “Cennetin kapıları var­dır. Kim hangi amel ile öne çıkarsa cennete o kapıdan girecektir. Cihad ka­pısı, namaz kapısı, infak kapısı, oruçlular için hazırlanmış Reyyan kapısı...” Bunları Efendimiz (sallallahu aleyhi vesselem) deyince mecliste bulunan her sahâbî: “Ah keşke! O kapıların birinden geçebilsek!” diye içlerinden geçiriyorlar. Ama Hz. Ebû Bekir başka bir şeyi aklından geçiriyor; diyor ki: “Ya Resûlullah! O kapıla­rın hepsinden çağrılacak kimse olmayacak mı bizim içimizden?” Efendimiz (sallallahu aleyhi vesselam) duygulanacak: “İnşallah sen onlardan olacaksın” diyecektir. ~•~
Sayfa 51
Reklam
Hayırda Ebubekir ile yarışılır mı Ey Ömer!..
~•~ Hz. Ömer Tebûk gazvesi öncesini anlatıyor. “O günler Hz. Peygamber sadaka vermemizi emir buyurdu, o sırada benim malım çoktu, Kalbimden ‘Eğer Ebû Bekir’i geçeceğim bir gün varsa, o bugündür’ dedim ve malımın hepsini hesaplayarak, tam yarısını getirdim. Peygamber Efendimiz bana: ،Sen çocuklarına ne bıraktın?’ diye sordu. 'Getirdiğim kadar da onlara bırak­tım’ dedim. Sonra Ebû Bekir geldi. Meğer o nesi varsa hepsini getirmiş. Pey­gamber Efendimiz ona da: ‘Sen çocuklarına ne bıraktın?' diye sordu. Ebû Bekir: ‘Ben onlara Allah ve Resulünü bıraktım’ dedi. O zaman kalbimden ‘İmkanı yok ben Ebu Bekir’i hiçbir zaman geçemem’ dedim.” ~•~
Sayfa 51
Efendimiz vefat ettikten sonra Hz.Ebubekir'in Üsame Ordusunu Bekletmemesi
~•~ İlk icraatı nedir? Üsame ordusunun yola koyulmasıdır. Çok zorlu günlerdi o günler, her tarafta irtidat hareketleri var; Yemen’de Yemame’ de peygamberlik iddiası ile yalancılar ortaya çıkmış; münafıklar ve mürdetler, Müslümanları bir kaşık suda boğmak için fırsat kolluyorlar. Böyle bir anda Hz. Ebû Bekir ilk iş olarak üsame ordusunu önceden kararlaştırılmış olan seferine çıkarmak istiyor. Sahâheden bazıları itiraz ediyor bu karara; önce irtidat hareketlerini bastıralım, sonra orduyu çıkarırız diyorlar ve bu maksatla Hz. Ömer’i, Hz. Ebû Bekir’ e gönderiyorlar. Hz. Ömer, ordunun gönderilmeme­sini söyleyince, o naif insan bir anda bir kaplan gibi, Ömer’in sakalını tutu­ yor: “Cahiliyenin cesuru, İslâm’ın korkağı mı oldu” diyor ve devamla: "Ey Ömer! Bilsem ki yaban kuşlar ve canavarlar Medine'yi basacak, Müminlerin annelerini ve kızlarımızı alıp götürecekler, Vallahi Resûlullah’ın çıkardığı ordu­ yu geri koymam ve asla geciktirmem!" diyordu. ~•~
Sayfa 49
Peygamber Efendimiz vefat ettiği sırada..
~•~ Hz. Ömer, kılıcını havaya kaldıracak: “Her kim Resûlullah’ın öldüğü­nü söylerse bu kılıçla başını koparırım. Hayır o ölmedi, Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gitti. Bir daha gelecek ve tüm münafıkların başını koparacak” diyordu. Hz. Osman bir yere yığılıp kalmıştı. Üzüntüsünden onu bir tit­reme almış, iki üç kişi ancak teskin edebilmişti.
Sayfa 48
İşte Sevda, Aşk, Sevgi!..
~•~ “Ey Ebû Bekir! Babanın imanına sevinecekken, yüzünde güller açıp Rabbine şükredecekken, bu ne hal? Neden bu üzüntü ve neden bu gözyaşı?” Sizce niye ağlıyordu Hz. Ebû Bekir? Nedir onu böyle bir zeminde gözyaşlarına mahkûm eden şey? İnanın kırk yıl düşünsek aklımıza gelmez, çünkü Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesselem) bile aklına gelmemişti o hüznün sebebi... O anda Hz. Ebû Bekir bir taraftan gözyaşlarına hâkim olmaya çalışıyor, bir taraftan da şöyle diyordu: "Ya Resûlullah! Yıllaryılı babamın hidayete ermesi için Rabbime dua dua yakarıp durdum. Onun imana ermesi için her şeyimi feda etmeye razıydım. Biliyorum ki sen de benim bu hislerimin aynısını amcan Ebû Talib için duyuyordun. Ama ne yapayım ki ben umduğuma kavuştum, sen ise mahrum kaldın. Ben Senin arzuladığın şeye kavuşamadığın için ağlıyorum. Babamın iman etmesi aklıma bunları getirdi de onun için ağlıyorum.” Bu sözler karşısında Efendimiz (sallallahu aleyhi vesselem) de gözyaşlarını tutamıyor ve orada ağlamaya başlıyordu. ~•~
Sayfa 41
Reklam
Hz. Ebubekir:
~•~ “Es-sohbe Ya Rasûlallah?/ Yol arkadaşlığı mı Ya Resûlullah?” Efendimiz (sallallahu aleyhi vesselem): "Evet, yol arkadaşlığı” ~•~
Sayfa 39
Hiç böyle düşünen oldu mu??
İnsanlar hacdan veya umreden gelirken; hurmalar kınalar, örtüler, elbiseler, zemzemler getirirler. Bunları hep çarşıdan alıyorlar, ben soruyorum bazılarına; Hz. Ebubekir'den ne getirdin? Hz. Ömer'den ne getirdin? Hz. Osman'dan ne getirdin? Ashab-ı Kirâm'dan ne getirdin? Efendimiz'den ne getirdin? Oralardan gelirken getirilmesi gereken, bu zevât-ı kiramdan getirilmesi gereken şeyler olmalı.
Sayfa 118Kitabı okudu
Hz. Ebubekir'in Peygamber efendimizle,
~•~ ...ilk sıcak buluşmaları Efendimiz (sallallahu aleyhi vesselem) 20 yaşlarında, Hz. Ebû Bekir 18 yaşlarında iken, Hz. Ebû Bekir’in babasının amcaoğlu sayılan cömertliği ile meşhur Abdullah bin Cüda' nın evinde yapılan erdemliler hareketi Hilful-Fudûl’ da oluyor. ~•~
Sayfa 34
Filistin Davası “Alışıyor, kanıksıyor, önemsizleştiriyor ve unutuyoruz. Biz hayat pahalılığından, aksayan belediye hizmetlerinden, çocuklarımızın sivilcelerinden… sızlanıp dururken başta Filistin olmak üzere İslam Coğrafyasının pek çok yerinde kardeşlerimiz en acımasız muamelelere maruz, zulümle ve ölümle iç içe yaşıyor. Kalbimizdeki bu “vehen” onlara değil, ama bize pahalıya mal olur. Hesap günü, “kardeşlerinizi en azından dualarınızda anamaz mıydınız” sorusuna muhatap olursak ne diyeceğimizi şimdiden düşünelim. Efendimiz (sav) İslam aleminin işgal ve istilaya maruz kalacağını haber verdiğinde Sahabe şaşırmış ve “Sayımızın azlığı yüzünden mi başımıza üşüşecekler?” diye sormuştu. Efendimiz (sav), meselenin kemiyet meselesi olmadığını belirterek kalbimizdeki “vehen” marazına dikkat çekmiş, “vehen”in ne olduğu sorusuna da “Dünyayı çok sevmeniz ve ölümden ikrah etmeniz” diye karşılık vermişti…” Ebubekir Sifil / İstikamet Yazıları II. Cild.
Müslüman halkımızın camilere astığı söz konusu isimler, Peygamber Efendimiz'e, Dört Halife'ye, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile Peygamber Efendimiz tarafından cennetle müjdelenen sahabîlere aittir. Bu isimlerin cami duvarına asılmasının en önemli sebebi de, özellikle Şia'nın Ehl-i Sünnet'e yönelttiği "Ehl-i Beyt düşmanlığı" ithamının yersiz ve dayanaksız olduğunu, yine Şia'nın Sahabe konusundaki yanlış ve yaralayıcı tutumuna cevap olarak Ehl-i Sünnet'in kucaklayıcı Sahabe anlayışını yansıtmak içindir.
Sayfa 35 - Rıhle KitapKitabı okudu
1.303 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.