şunları düşünmeden edemedim ve giderek daha rahatsız oldum kitabı okurken: birincisi, bir şeyin anlaşılması için onun ortakarar hale getirilmesi çok yanlış birşey. mevlana ve şemsi tebrizinin ilişkisinin ve etraflarındaki insanlarla ilişkilerinin derinliği sıfır. hakikaten sıfır. ikincisi, tebrizi de mevlana da amerikan filmlerindeki mistik tipler gibi. yani ne tebrizinin tasavvufa, mevlanaya, "tanrı'ya" bakışı böyle olabilir ne de böyle olması mümkün olabilir. elif şafak gerçek bir mürşid tanımadı ve hayallerine göre yazıyor olmalı.çünkü efendiler, mürşidler yolun büyükleri şeriatın kurallarını edeblerinden terketmezler zaten. Bütün mesele burada edeb değil mi?elif şafak okurların anlattığı şeyi anlaması için tasavvufu sığlaştırıyor bence, ve bu büyük bir hata. tebrizi, mevlana ve diğerleri bu kadar tanıdık, bildik ve klişe kelimelerle konuşamazlar. Tebrizi de tasavvufu ölü ozanlar derneğindeki öğretmenin neşesine benzer bir tarzda anlatamaz. baba ve piç'i de okuduğum için bu iki esere bakarak elif şafak'ın büyük meseleler hakkında belki, bir olasılıkla, iyi niyetlerle de olsa yanlış cümleler kurduğunu düşünüyorum.