İmam Hatip Okulları Projesinin önderi, bütün ömrünü ilme ve talebe yetiştirmeye adamış, islami ilimler, müsbet ilimler, edebiyat, felsefe ve arapça da bilhassa ihtisaslaşmış, ülkemizin en önemli şahsiyetlerinden olan vakarlı ve azimli Osmanlı münevveri Hafız M. Celaleddin Ökten Hocanın öğrencileri ve yakınları tarafından hayatının kaleme alındığı
Prangalarla devlete bağlanmış resmi İslam, Batı etkisinden doğan problemlere hiçbir orijinal çözüm üretemezdi. Ulema ise cemaatleri eğitmek üzere eğitim görmüștü; ancak, savunma ve dahili yönetim gayeleriyle 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa'da geliştirilmiş olan modern askerî ve sivil örgütlenme yöntemlerinin kullanımında yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Entelektüel olarak Al-i Ahmed'den daha az dindar olan Şeriati, Batının İran egemenliğini daha duygulu terimlerle tasvir etti:
"Dostum, evrenin yarısını, belki de tamamını kontrol eden bir sistemle yüz yüze olduğum bir toplumda yaşıyorum. İnsanlık yeni bir kölelik kalesine sürülüyor. Fiziksel köle olmasak bile sizinkinden daha kötü bir kadere mahkumuz. Düşüncelerimiz, kalplerimiz ve irademiz köleleştirildi. Sosyoloji, eğitim, sanat, cinsel özgürlük, mali özgürlük, sömürü aşkı, bireylerin aşkı adına, hedeflere inanç, insani sorumluluğa inanç ve kendi düşünce okuluna inanç kalplerimizden tamamen alındı. Sistem bizleri, içine ne dökülürse onu alan içi boş küplere dönüştürdü."
"İnsan kendini feda etmeyi öğrenebiliyorsa, bu onun kendini feda etmekten aciz olmamasındandır; insan kendini bilimin öğretisine teslim edebilmişse, bu bilimin insan için elverişli olmasındadır."
"Bugün Türkiye'de kadınların tarihini inceleyenlerin çoğu şu konuda hemfikir: Tek parti döneminde devlet; eğitim, giyim-kuşam ve medenî hukuk alanındaki modernleşme reformları aracılığıyla kadınlara sosyal ve politik haklar kazandırıp onların toplumdaki statülerini önemli ölçüde değiştiren hukukî düzenlemeler yaparken kadınlara kendi taleplerini ifade edecek pek fazla alan bırakmamıştı."