Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Endüstri-Sonrası Toplumların Özellikleri
- Ekonomik Yapıdaki Dönüşüm: Endüstriyel mal üretiminden, hizmetlere yöneliş olmuştur. Endüstri-sonrası toplumlarda esas önemli nokta eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi insani hizmetler ile bilgisayar, sistem analizi ile bilimsel araştırma ve geliştirme gibi mesleki hizmetler alanında yoğunlaşmaktadır. - Yükselen Yeni Sınıflar: Hizmet sektörünün gelişmesiyle eğitim, idare ve büro işlerinin artışıyla da beyaz yakalı işçilerin yapacakları işlerin sayısında çok büyük artışlar ortaya çıkmıştır. ... Ancak çok daha anlamlı bir başka değişme ise, bilim adamları, teknisyenler, mühendisler, öğretmenler, tıp personeli gibi "teknik ve profesyonel sınıfın" sayısındaki artıştır. - Bilginin Artan Rolü: Bell, gelmekte olan toplumun yeni paradigmasının teorik bilgi olduğunu vurgular. Bilgi, toplumun temel eksenidir ve stratejik kaynak haline gelmiştir. - Enformasyon Teknolojileri: Endüstri toplumunun doğuşunda nasıl buhar makinesi, elektrik, içten yanmalı motorlar gibi enerji teknolojisi büyük rol oyanmışsa, enformasyon teknolojisi de enformasyon toplumunun doğuşunda aynı role sahiptir.
Sayfa 145 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
Comte'a göre birey bir soyutlamadır. İnsan, yalnızca insanlığın yaşamına katılmak yoluyla bir insan olur ve "toplumun bireysel öğeleri canlı bir varlıktan daha ayrılabilir görülse de sosyal uzlaşma hayati önem taşımaktadır." Dolayısıyla özgürlük ve bağımsızlığına rağmen bireysel insan gerçek anlamıyla "Büyük Varlığın bir organı"ydı ve büyük varlık da insanlıktı. Comte insanlık başlığı altına sadece bütün yaşayan insanları yani insan ırkını değil hepimizin içine doğduğu ve katkıda bulunduğumuz ve sonraki nesillere eğitim ve gelenek süreçleriyle kaçınılmaz olarak aktardığımız ırkın sosyal mirasını oluşturan gelenek, tecrübe, görenek, kültürel fikir ve idealler gibi konuları da koymuştur. Bu Comte'un sosyal organizma olarak ifade ettiği şeydir.
Reklam
İslam Coğrafyası Geri Kalmıştır Önermesi
A: (İslam coğrafyası geri kalmıştır ve kötü durumdadır.) Bu olgusal duruma işaret etmektedir. Argümanın en doğru cümlesi budur. Teknolojik ve ekonomik yönden geri kalmışlık oldukça kolay gösterilebilir bir şeydir. Bunun yanı sıra eğitim kurumları, bilgi üretimi açısından da geri kalmışlık belirgindir. Ancak tasvir edilmeye çalışıldığı gibi ahlakı da içine alan ve tüm konularda böyle bir geri kalmışlık olduğu iddiası gösterilmiş değildir. Sadece güçlü bir propagandayla öyleymiş imajı çizilmektedir. İntihar oranları, uyuşturucu kullanımı, evsiz kalmış insan sayısı vb. Sosyal konuların pek çoğunda İslam coğrafyasının batıdan daha iyi durumda olduğu öne sürülebilir. Aslında sosyoloji ile ilgilenen insanların daha kolay bileceği üzere fakirlik, fakirlik dışındaki pek çok sosyal problemin sebebidir. İslam coğrafyasında batıya oranla fakir olunmasına rağmen diğer konulardaki iyi durum ilgi çekicidir. Örneğin İslam coğrafyasının zengin, batı coğrafyasının fakir olduğu bir düzlemde nasıl bir tablo ile karşılaşıldı bunu düşünmek gerekmektedir bu yüzden önermenin bu cümlesi’’ İslam coğrafyası teknoloji, bilim, askeri güç, bilimsel üretim ve benzeri konularda geri kalmıştır.’’ Formu’’ İslam coğrafyası her konuda geri kalmıştır.'’ Gizli anlamını içeren bir retorik barındırmaktadır ve bunun doğruluğu açıkça gösterilmiş değildir.
Sayfa 37 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
“Merhaba, ben Necla, Necla Gümüş. Yirmi yedi yaşındayım. Eskişehir Tepebaşında oturuyorum. Uluslararası ilişkiler ve sosyoloji bölümü mezunuyum.” Sunucu araya girip “Yani iki tane üniversite bitirdin öyle mi?” “Evet ve en az bir üniversite bitiren talip istiyorum.” “Üniversite okumamış ama kendini geliştirmiş bir talip olsa yine de kabul etmeyecek misin?” “Ben birinin kendini öyle yetiştirebileceğine inanmıyorum. Eğitim yalnızca üniversiteden alınır.” “Anlıyorum, devam edebilirsin.” “E-ticaret ile ilgileniyorum. Hobilerim arasında kitap okumak, gezmek bir de yemek yemek var.” Elini ağzına götürüp hafifçe güldükten sonra, “Adayların en az bir seksen beş boyunda, boylarına uygun kiloda olmalarını, en az on bin TL gelirleri, evleri ve arabaları olmasını istiyorum ve son olarak en az bir üniversite. Üniversite çok önemli.”
Sayfa 95 - Velespit YayınlarıKitabı okuyor
Türkiye'nin üniversiteli gençliğini Finlandiya, Singapur, Kana da ve Güney Kore gibi eğitim kalitesi ve gençlik küresel rekabet endeksi yüksek ülkelerle kıyasladığımızda, gençlerimizin çokulusçu, kariyerci ve girişimci profillerde bu ülkelerin önünde olduğunu görüyoruz. Ancak bu ülkelerde çok yüksek oranda karşımıza çıkan uyumlu profile ülkemizde bir süre daha bu oranlarda rastlayabilecekmişiz gibi görünmüyor. 21. yüzyılın en önemli yetkinliklerınden biri olan takım çalışması ve işbirliğini ne yazık ki eğitim sistemimiz henüz yeterince teşvik etmiyor..
Sayfa 104 - Mundi KitapKitabı okudu
"Günümüz toplumu, benzer eğitim almış benzer çalışanların; benzer fikirlerle benzer ürünleri, benzer kalite, benzer fiyat ve benzer yöntemlerle sattıkları benzer firmalarla dolu.." Kjell Nordström ve Jonas Ridderstråle
Sayfa 98 - Mundi KitapKitabı okudu
Reklam
Modern ebeveynlik (bilhassa da annelik) söz konusu geleceğe şekil verme merakı sebebiyle biyolojik bir gerçeklik ve duygusal bir deneyim olmanın çok ötesine geçti ve son iki kuşaktır yoğun bir anksiyete haline dönüştü. Daha ebeveyn olmaya karar verilen andan başlayarak alınan folik asit takviyelerinden, gebelikte ön kayıt yaptırılan ilkokullara, ulusal bayram şölenlerini andıran doğum günü partilerinden, anaokulu mezuniyet(!) törenlerine ve çocuğun eğitim hayatı boyunca süregelen yatırım projelerine bakıldığında, sanki geleceğin üzerinde mutlak bir gücümüz varmış da bunu son iki kuşağın ebeveynleri yeni fark etmiş sanırsınız.
Sayfa 71 - Mundi KitapKitabı okudu
Toplumların ilerleme ölçüsü, endüstrinin gelişmesi ve aletlerin tekâmül derecesidir. Bu da emeğin örgütlenmesine bağlı. "İktisadın kanunları tarihin kanunlarıdır". Emek toplumların ekonomisini şekillendirir, proletaryayı kurtarır, milletleri zenginleştirir veya fakirleştirir. Devrimlerde rol oynar emek, siyasî rejimleri tayin eder. Smith'den beri yalnız üretim, mübadele ve kredi ile uğraşan iktisat, hakikatte atölyenin ve hükümetin örgütlenmesi, genel eğitim, ailenin kuruluşu, toplumların idaresi gibi konuları da kucaklar. Emek cemiyetin plastik gücüdür, sosyal gelişmenin çeşitli aşamalarını tayin eden ana düşüncedir, toplum yaşayışının iç ve dış organizmasıdır.
Sayfa 383 - İletişim Yayınları, 10. Baskı
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86. sırada, bir başka ölçekle yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride..
Sayfa 46 - Mundi KitapKitabı okudu
Gençlik çağındaki ruhsal çalkantının bir nedeni, bir anlamı vardır. Hızlı beden gelişmesiyle birlikte gelen cinsel uyanış genci baskı altına alıp bunaltmaktadır. Genç birden bu değişikliklere kendisini uyduracak gücü bulamamakta, iç dengesi altüst olmaktadır. Doğanın bir oyunu sonucu ruhsal olgunlaşma, bedensel ve cinsel gelişmeye ayak uyduramamaktadır. Genç, bozulan dengeyi düzeltmek için çabalamakta, denemeler yapmaktadır. Tepkilerindeki değişkenlik, davranışlarındaki tutarsızlık, duygularındaki iniş çıkışlar hep yeni bir denge kurmaya yöneliktir. Yeni duruma uyum çabalarıdır. Başka bir deyişle genç içten gelen cinsel ve saldırganlık dürtülerinin baskısından kurtulmaya çabalamakta, kendisi için yeni ve yabancı olan duyguları bir düzene sokmaya uğraşmaktadır. Tıpkı toy bir sürücü gibi arabasını doğru yolda tutmaya ça- balamakta, sağa sola yalpalayarak yol almaktadır.
Sayfa 43 - İnkılâp YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“ Pedagojik inancı olmayan bir öğretmen kadrosu, ruhsuz bir kadrodur.”
Bilimin teknoloji kılığında geri dönmüş bir Mesih olmadığı ortaya çıkmıştır. Bir toplumda bilimsel tekniklere ve rasyonelliğe merkezi bir yer verilmesinin, insanların mitten, sahtekarlıktan ve batıl inançlardan arınmış olarak akla uygun bir şekilde yaşayacakları anlamına gelmediği anlaşılmıştır. Yaygın eğitim, bilinçli ve bağımsız bir anlama yeteneğiyle değil, teknolojik hamakat ve milliyetçi dar kafalılıkla da sonuçlanabilir. Tarihsel kültürün kitlesel yayılımı, kültürel duyarlılığın düzeyini yükseltmekten ziyade bayağılaştırabilir ve yaratıcı yenilikçilik olanağıyla sert bir mücadeleye girişebilir. Üst düzey bir bürokratik rasyonellik ve teknoloji, üst düzey bir bireysel ya da toplumsal anlama ve akıl yürütme yeteneği anlamına gelmeyebilir. İlkinden ikincisini çıkarsayamazsınız. Çünkü toplumsal, teknolojik ya da bürokratik rasyonellik, bireysel irade ve akıl yürütme kapasitesinin genel bir özeti değildir. Tam da bu irade ve kapasiteye sahip olma olasılığı, aslında görünüşe göre çoğu kez bu rasyonellik tarafından azaltılmaktadır. Rasyonel olarak örgütlenmiş toplumsal düzenlemeler, zorunlu olarak bireysel ya da toplumsal özgürlük artışının vesileleri değildir. Aslında bunlar genellikle zorbalık ve güdümleme araçlarıdır; tam da akıl yürütme olanağına, özgür bir insan olarak eylemde bulunma kapasitesine el koyma araçlarıdır.
Yâsir’ler Ailesiyle Aynı Yolun Yolcusu...
Seyyid Kutub, el-Ezher Üniversitesini bitirdikten sonra Amerika’da sosyoloji doktorası yaptı ve aynı fakültenin sosyoloji kürsüsüne profesör oldu. Kardeşi Muhammed Kutub, Eğitim Enstitüsünü bitirdikten sonra Psikoloji üzerinde etüdler yaptı ve Arap âleminin sayılı psikologları arasına katıldı. Sonra kardeşi gibi mücadele... Zindan ve meçhul bir akıbet... Hamide Kutub ve Emine Kutub ise, îslâm davasının kadın mücahideler ordusunu teşkil edip, eserler yazarak, konferanslar vererek hizmete girdiler. Yâsir’ler ailesi üç şehit vermişti. Bunlar da aynı yolun yolcusu olarak bir aileden iki şehit ve onbeşer yıl kürek cezasına mahkûm, iki ciğeri kan ağlayan iki kız kardeş...
Sayfa 9 - Cağaloğlu Yayınevi
Köy Enstitüleri’nde benimsenen yepyeni eğitim modelleri
Onlar, çoğunluğu köyde yaşayan vatandaşların cahil bırakıldıklarına, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için kadın-erkek bütün vatandaşlarımızın okutulmaları gerektiğine inanıyorlardı. Yalnız okuyup yazmak yetersizdi. Köydeki ilkel yaşam biçimini değiştirmek için tarım, hayvancılık, araç-gereç yapmak ve köy kurmak gibi alanlarda da gençlerin bilgi ve deneyim sahibi olmaları gerekiyordu. Demek ki köylerde kurulacak eğitim sistemi bütün köy ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmalıydı.
Ben üniversitedeyken Niyazi Berkes asistandı. Benimle evlenmek istiyordu, ısrar etti, evlendik. Yani eğitim hayatından kurtulup da bir “oh” diyemeden evlenmiş oldum. Ben de Amerika’ya gittim. Yıl 1935. Şikago’da iki yıl boyunca kesif bir şekilde İngilizce öğrendim. Sonra üniversiteye girdim ve genel sosyoloji, fiziki ve sosyal antropoloji, etnoloji vs. okudum. Araştırmalarımda orada öğrendiğim metodu kullandım hep. 1939’da savaş tehlikesi baş göstermişti. Döndük.
543 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.