Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
'Fert yok, cemiyet var' diyenlerin hiçbiri, şimdiye kadar fertte yok olup da cemiyette var olan bir kıymet ve bir hakikat meydana koyup bize gösteremediler.
Hür insan, yasakla hayata başlamıştır. Memnû meyva meselesini unutmamalı. Öyle başı boş, ne tek insan, ne de insan topluluğu dünya üstünde hiçbir zaman var olmamıştır.
Emily-kendini bildi bileli- kendisini muhteşem güzellikte bir dünyaya çok ama çok yakın hissederdi. Bu dünyayla arasında sadece incecik bir tül vardı ve o tülü henüz açamamış olsa da zaman zaman, bir an için hafif bir esinti tülü dalgalandırıyor, tülün ardındaki büyüleyici dünya küçük kızın gözüne ilişiyor ve kulağına olağanüstü birkaç nota çarpıyordu.
Uzunca bir süredir kendimi yollara vurmanın karşı konulmaz arzusuyla yanıp kavruluyordum. İçimde tıpkı kendini rüzgâra bırakan dağılmış bulutlar gibi oradan oraya sürüklenmek, gönlünce yolculuk etme arzusu bir türlü dinmek bilmemişti.
Bir başkasını aşağılayan insan önce kendisini aşağılamıyor mu? Bunun kimse farkında değil mi? Ağacı, kuşu, akarsuyu, börtü böceği, yerdeki karıncayı, en alçak insanı kutsayan, yücelten, güzelleştiren insan güzelleşir, öyle değil mi?