Soylu atlar üstünde, şekillenmiş âhenkten;
Dönüyorlar, dış dünya çerçevesi bir cenkten...
Zaferle döndükleri savaş kolay ve rahat...
Sordular: «Söyleyiniz, nedir en büyük cihad?»
Toprağa bağlı cenkler öz gayeye bahane;
Cihadlardan biri var... Ekber Cihad... Ya o ne?...
Hikmetli sahabîler düşündü uzun uzun;
Dediler ki: Cevabı sizdedir sorunuzun!
Buyruldu: «Tek kişinin teke tek çarpışması...»
Yakasına nefsinin, dört elle yapışması...
Yoksa milyonla ferdin milyonla cengi değil!
Düşmanın kalbindedir; eğil, nefsine eğil!
Gör ki, bütün iş, nefsin hisarına girmekte,
Allah nuruna engel, duvarı devirmekte...
Nefs, yol vermez bir kale, düşürülmez bir bölge,
Üstüne kum döktükçe hep üste çıkan gölge...
Bin pençeli bir şahin, yüz başlı bir atmaca;
Korkunç bir oyunu var: Ruhla köşe kapmaca...
Dış cenk... Şehid... Ölüp de ölmeyenler çevresi...
İç cenk... Veli... Ölmeden ölenlerin töresi...
Peygamberlik ilminin yolu bâtın demişler;
Sırrı O’nda, insanın, kâinatın demişler.
Soylu atlar üstünde, yağız, kır, beyaz, doru;
Dönüyorlar, asgardan Ekber Cihada doğru...
Sayfa 104 - Büyük Doğu 17. Baskı 2015