Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Peyami Safa’nın okuduğum ilk eseri olmasının yanında, psikolojik betimlemeleri bu kadar ön planda gördüğüm de ilk eserdi. Kitap boyunca 15 yaşındaki karakterin -adını bilmiyoruz- bacağındaki rahatsızlıkla imtihanına şahit oluyoruz. Ben okurken okuduklarım sadece kurgu değil yaşanmış gibi hissettirmişti bana. Daha sonra öğrendim ki Peyami Safa’nın böyle bir rahatsızlığı varmış... Kitap bir bakıma otobiyografi gibi, karakterimizin adını bilmememiz de bu ihtimali kuvvetlendiriyor. Daha önce de psikolojik roman okumuştum fakat bu okurken bende daha farklı bir his uyandırdı. -Yazarın hayatından izler taşımasının yani bize daha gerçekçi aktarmasının payı olabilir.- Sonuç olarak kitapta en etkilendiğim yeri de yazmak istiyorum ki bana göre kitabın ana fikri ve en değerli kısmı niteliğinde. “Bizden uzaklaşmadıkça bize görünmeyen sıhhat, itiyadın verdiği hissizlikle, sağlamların şuurundan kaçıp nasıl ve nereye saklanıyor? Onu ben görüyorum, çünkü benden uzak; onu ben Mithat Bey’in kırmızı yüzünde, çelikli damarlarında, arkadaşımın otururken rahat gerilişlerinde, bacaklarını uzatışlarında, korkusuz bakan gözlerinde görüyorum.” İnsan kaybetmedikçe ne yazık ki anlamıyor sıhhatin değerini. Bu cümleler onun için çok kıymetli geldi bana. Bu günlerde de ihtiyacımız var sağlığın değerinin farkında olmaya :-) Sağlıklı günlere... :)))