Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
El Velâ ve'l Berâ (Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmek) vatan veya toprak parçası için olsaydı Rasulullah ﷺ Mekke'yi terketmezdi. Irk için olsaydı Kureyş ile savaşmazdı. Akraba, sülale, soy sop için olsaydı Ebu Leheb'den yüz çevirmezdi. Ancak Akîde kan ve topraktan daha değerlidir.
Önemli açıklama
Kendini tevhide nispet eden ve "bu mecrada bile" El Vela Ve'l Bera müessesine bağlı kalmayan ve kendisinin buğz etmesi gereken kimselerle dostluk kuran kim varsa lütfen sessizce profilimi terk etsin..
Reklam
Güç Şeref
Müslüman şu hususu hiçbir zaman hatırından çıkarmasın bilsin ki en güçlü ve en şerefli olan kendisidir. Evet Müslüman Allah'ın emrine ve yoluna yapıştığı zaman onun şeriatına bağlandığı vakit akide ve inancının gereklerini yerine getirince bilsin ki en güçlü ve en şerefli insan kendisidir.
Sayfa 1
Bir ümmet ki Yahudileri dost edinip, müslümanlara karşı Yahudilere destek veriyor! Bir ümmet ki Müslümanlara karşı haçlılara destek veriyor! Böyle bir ümmet nasıl zafer kazanabilir? Çünkü bunlar ve haçlılar bir paranın iki yüzü gibidir. Bir ümmet ki, şeriatin değişmez ilkelerinin kaldırılması için tartışma programları düzenli. yor! Bir ümmet ki kabir ehli, rafıziler, laikler, parlamenteler ve rezil insanlarla diyalog programları yapıyor! Bunlar asla zafer kazanamazlar. Bunlarda el-vela ve'l bera akidesi olmadığı müddetçe zafer kazanamazlar. Nasıl kazanabilirler ki? Çünkü kendi nefsine karşı galip gelemeyen, şehvetine karşı galip gelemeyen bir kimse, hiçbir zaman düşmanına karşı galip gelemez. Çünkü düşmana karşı savaşmak isteyen biri, önce iç alemini düzeltmesi gerekir. İç alemini düzelttikten sonra harici düşmana karşı zafer kazanabilir. Süleyman Ulvan..
"(Rasûlüm)! De ki: İşte bu, benim yolumdur. Ben bilerek (ve görerek) Allah'a (Allah'ın dinine, şeriatına) çağırıyorum. Bana uyanlarda böyledir. Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim (tüm eksikliklerden uzak tutarım)! Ve ben (Allah'a) ortak koşanlardan değilim." (Yusuf, 12/108). İşte gerçek ve sağlam yol budur. "Yapılacak olan tebliğ de bunun için yapılır. Putlara, tağutlara ve Allah'dan başkası adına çağrı yapanlara ve yüceltilen maddî varlık ve düzenlere uyulmaz. Hepsi reddolunur. İman ve İslam noktasında asgari müşterek diye bir şey de yoktur.
Tevhîd Mücadelesi...
Hz.Âdem'den itibaren süregelen Tevhid mücadelesi zincirinin halkasını oluşturan tüm tebliğciler kavimleri tarafından horlanmışlar, işkence görmüşler, öldürülmüşler, testerelerle ikiye biçilmişlerdir. Fakat hiç birisi bu Tevhid mücadelesinden taviz vermemişlerdir. Hiç birisi hele önce zenginleşelim, ekonomimizi güçlendirelim de, sonradan gerekeni yaparız, düşmana silahıyla karşılık veririz, dememişlerdir. Çünkü onlar şuna inanmaktaydılar. Güç ve kuvvet sadece Allah'ındır, hakimiyet de O'nundur. Bu kimseler aynı zamanda şu gerçeği de hiç unutmamakta idiler; Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Onların güvenip övündükleri ne mallan, ne de evlatları, Allah yanında onlara bir şey sağlamaz." (Ali İmran, 3/10-116, Mücadele, 58/17).
Reklam
Ey Rasûlüm! De ki ey kâfirler! Sizin tapmakta olduklarınıza ben (teklifinizi kabul edip asla) tapmam. Şu anda siz de benim ibadet ve kullukta bulunduğuma ibadet ve kulluk edecek değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. Öyle ya siz de benim ibadet ve kulluk' ettiğime ibadet ve kulluk etmezsiniz. O halde sizin (batıl) dininiz size, benim (hak olan) dinim de banadır." (Kâfirûn, 109/16) İşte müslüman kulluğunda, sevgisinde, emirleri uygulamada, yasaklardan uzak kalmada, tağûtî sistemleri reddinde bunları göz önünde bulunduracak ve bunları esas alacaktır. Zira bunun için yine Rabbimiz şöyIe buyurmaktadır: "(Biz) Allah'ın (verdiği) boyası (Hak din İslâm) ile boyandık. Allah'dan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk edenleriz." (Bakara, 2/138).
İslâmî tebliğde asıl olan meseleyi ya da konuyu direkt olarak anlatmak ve aktarmaktır. Dolambaçlı ve karmaşık ifadelerden uzak durmaktır. Çünkü Kitap ve Sünnet de bunu gerekli görmektedir. Nitekim Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurmaktadır: "Ehli kitaptan öyle bir gurup vardır ki, okuduklarını kitaptan sanasınız diye (kitaptan olmamasına rağmen) kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde "Bu Allah kamdandır" derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ederler." (Ali İmrân, 3/78).
EL-VELA VE'L-BERA
Bir İslam aliminin söylediği gibi; Resulullah'ın hayatını bir düşünün.O müşrikleri şirklerinden uyarmaya başlamıştı, şirkin karşıtı yani zıttı olan Tevhidi onlara emrediyordu. Müşrikler önceleri bunu pek umursamıyorlar, buna karşı herhangi bir tedbire de gerek duymuyorlar. Hatta bunu önceleri güzel bile buluyorlar. Bu yüzden bizzat buna girmeyi isteyenler vardı. Ancak ne zaman ki Resulullah açıkça onların dinlerine yöneldi ve hedef seçti, alimlerinin ilgisizlik ve cahilliğini yüzlerine söyledi işte o zaman hepsi önceleri sempati ile karşıladıkları dini ve O'nun Resulüne topyekun cephe aldılar ve ona karşı çıkmak üzere kollarını sıvadılar. Artık hem peygambere ve hem ashabına düşman olmuşlardı bu düşmanlığı şöyle dile getiriyorlardı: " Ahlakımızı kötülüyor, Dinimizi ayıplıyor, ilahlarımıza dil uzatıyor "
Sayfa 35
Müslümanlarda Zevki Sefa İçinde Yaşasın...
Tüm küfrî unsurlar müslümanlara ait mukaddes beldeleri işgal etmişlerken, Haremeyn Amerika kafirinin, Kudüs Yahudî melununun pençesinde inlerken bizler kimlerin yanında yer almalıyız veya kimlerden uzak bulunmalıyız noktasında bir karara varamaz, bunu Kitap ve Sünnet Ölçüsünde ortaya koyamaz isek, sadece namaz kılıp oruç tutarak İslamın diğer hükümleri karşısında bigane kalmak veya bunları zamanı geçmiş şeyler kabul etmek, ya da bunlar Hz.Peygamber ve dört halifesi döneminde uygulanır şeylerdir, artık günümüzde bunların geçerliliğinin olmadığı ortadadır şeklinde düşünmek ve söylemek gibi durumlar küfre varan durumlardır. Aynı zamanda bu, büyük bir gaflettir.
Reklam
Abdullah B.Mes'ûd.da Rasûlullah (sav)'ın şöyle buyurduklarını rivayet etmektedirler: ”Kitap ve Sünnetten başka uyulması gereken üçüncü bir yol yoktur. Sözlerin en güzeli Allah (c.c)'ın kelamı ve yolların en güzeli de Hz. Muhammed'in yolu (sünneti)'dur." (İbn Mâce, Mukaddime, 7/46). Kaldı ki, Rabbimiz Kitabında bize örnek olarak Hz.Îbrahirn (as)'i, beraberindekileri, tüm peygamberleri, özellikle Ulu’I-Azm peygamberleri ve bilhassa bizim peygamberimiz Muhammed (sav)'İ göstermiştir. Kur'ân bizim için bir çok örneklerle dopdoludur. Ashâb-ı Kehf, Habibi Neccâr ve Firavun'un çevresinde yetişmesine rağmen, Hz.Musa (as)'ya Firavun ve avanesinden gelecek olan tehlikeyi haber veren kişi ve daha nicelerini saymamız mümkündür.
Berâ ibni Âzib radiyallahu anh şöyle dedi:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem yatağına uzandığında sağ tarafı üzerine yatar ve şöyle dua ederdi: "Allâhümme eslemtü nefsî ileyke ve veccehtü bi-vechî ileyke ve fevvadtü emrî ileyke ve elce’tü zahrî ileyke, rağbeten ve rehbeten ileyke, lâ melcee velâ mencâ minke illâ ileyke. Âmentü bi-kitâbikellezî enzelte ve bi-nebiyyikellezî erselte:" ( Allah'ım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Rızanı isteyerek, azabından korkarak sırtımı sana dayadım. Sana sığındım. Sana karşı yine Senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.) Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: - "Bir kimse bu duayı yapar ve o gece ölürse, iman üzere ölür."
Sayfa 592Kitabı okudu
İşte gerçek kurtuluşun bu olduğunu ve bu uğurda verilmesi gerekeni onlar veriyorlardı. Davaları uğrunda yola çıkışlarını hayatlarıyla ödeyen bu kimseler Rabbimizin şu emri gereğince hareket ediyorlardı: "Artık emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir (onlara aldırma)." (Hicr, 15/94).
Tebliğ Yolunda Şehadet Şerbetini İçenler...
İslâm davası uğrunda İmam A'zam Ebû Hanife'nin, Ahmed B.Hanbel’in ve İmam Buharî'nin çektiklerini ve benzeri bir çok İslâm âlimlerinin işkenceler altında ve zindanlarda hayata göz yumduklarını hatırlatmak zaid olur sanırız. Yakın tarihimizden ise Meselâ Mısır'da Hasan El-Bennâ, Abdulkadir Udeh, Seyyid Kutub gibileri, doğrudan tebliğ sünnetine uydukları için şehadet şerbetini içmişlerdir. Zira peygamberi yol bu idi. Ayrıca Said Havva ve benzerlerinin yurtlarından sürgün sebepleri hep bu açık ve net olan tebliğleri, kısaca Allah'a davette samimiyetleri içindi. Nitekim Türkiye'den de Zahid'ül Kevserîlerin ve Mustafa Sabrîlerin ayrılmaları hep bu İslâm daveti ve tebliği açısından olmuştur. Dillerini geveleyip gevelemedikleri içindir.
336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bu kitap rafta dururken "neden bu kadar kalın ki, ziyaretleşme konusu ne kadar uzun olabilir ki" diye düşünürdüm. Okumaya başladıkça ne kadar önemli bir konuyu ne kadar basit gördüğümü anladım Ziyaretleşme konusu pek çok konuyu içinde barındırıyormuş aslında. Zamanı güzel değerlendirmek, İslam kardeşliği, sıla-i rahim, yardımlaşma, güzel ahlakla muamele etmek, emri bil ma'ruf nehyi anil munker, el-velâ ve'l-berâ... Yazar her konuyu hatta her konunun alt başlığını çok kapsamlıca işlemiş. Kitabın sırf giriş bölümü dahi ayrı bir kitap olabilecek güzellikteydi. Önce müslüman hanımın sahip olması gereken vasıflar ile başladı, sonra ziyarete gitmeden önce niyetleri islah etmeyi, vakti güzel değerlendirmeyi, zamanın kıymetini işledi. Sonra ileride detaylıca işleyeceğiz diyerek ziyarete gitmeden önce dikkat edilmesi gereken şer’î kâidelere değindi. Kitap her detay düşünülerek hazırlanmış, okurken eksik bırakıldığı düşünülebilecek kısım çok nadirdir. Herkesin özellikle her müslüman kadının okuması gereken bir kitap. İçinden hepimizin alacağı dersler var. Önceden İslam edebiyle ilgili kitaplar okumuş da olsak, bildiğimiz şeyler gibi gelse de öyle düşünmeyip mutlaka okumalıyız. Ben çok beğendim, her okuyanın da biiznillah beğeneceğini ümid ediyorum
Kadınlar Arası Ziyaretleşme
Kadınlar Arası ZiyaretleşmeHavle Binti Abdülkadir Derviş · Guraba Yayınları · 201024 okunma
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.