Belirli bir kimyasalın (vücudun içinde veya dışında üretilen) belirli bir hissin oluşumuna neden olduğunu bilmenin, bu sonucu ortaya çıkaran mekanizmayı bilmekle aynı şey olmadığını anlamak önemlidir. Bir maddenin belirli sistemlerde, devrelerde, reseptörlerde ve bazı nöronlarda etkili olduğunu bilmek, neden mutlu ya da üzgün hissettiğinizi açıklamaz. Maddeler, sistemler, devreler, reseptörler ve nöronlar ile hisler arasında bir işleyiş ilişkisi kurar, ancak size birinden diğerine nasıl geçiş yaptığınızı anlatmaz. Bu, sadece bir açıklamanın başlangıcıdır. Mutlu ya da üzgün hissetmek, sürmekte olan beden durumlarının nöronal temsilindeki bir değişime büyük ölçüde karşılık geliyorsa, o halde bu açıklama, kimyasalların bu nöronal temsillerin kaynakları -ana bedenin kendisi -ve faaliyet modelleri bedeni temsil eden nöronal devrelerin birçok seviyesi üzerinde etkili olmasını gerektirir. Hislerin nörobiyolojisini anlamak, ikincisinin anlaşılmasını zorunlu kılar. Mutlu veya üzgün hissetmek aynı zamanda, kısmen düşüncelerinizin işlediği bilişsel biçimlere karşılık geliyorsa, bu durumda mevcut açıklama aynı zamanda, kimyasalların, imgeleri üreten ve manipüle eden devreler üzerinde aktif rol oynamasını gerektirir. Bu, depresyonu genel anlamıyla, serotonin veya norepinefrinin var olup olmadığına indirgeyerek açıklamanın -ki bu, Prozac döneminde popüler bir açıklamadır- kabul edilemez derecede üstünkörü olduğu anlamına gelir.