Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de elden kaçırmamalıdır.
''Eller'' ne kadar da önemliydi hayatımızda Bir ebenin ellerine doğardı insanoğlu Sonra annesinin şefkatli ellerine teslim edilirdi Ellerini yere koyar emeklerdi sonra Yürümeye başlar anne babasının elinden tutardı. Büyür serpilirdi Yüreğine bir yar düşerdi Tutardı onun elinden Elele geçerdi günler Hayat bu ya ayrılıkta aşka dair Elini tuttuğunuz o sevgili gün gelir ellerin olurdu Bomboş kalırdı ellerimiz Ve '' Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim'' şarkısıyla efkar dağıtırdık. Gün olur elimiz ekmek tutardı Çalışır çabalar kazanırdık Bazen de kaybeder ele muhtaç olurduk, Zaman böyle gelip geçerdi Elimiz ayağımız tutmaz olurdu Elden ayaktan düşerdik Ve ölüm elini uzatırdı bize Bir çift el yıkardı bizi Ve ellerin üzerinde taşınırdı tabutumuz Ve o eller toprağa gömerdi bizi Eller ne kadar da önemliydi hayatımızda .. Bir çift ele doğar, bir çift elle gömülürdük... Uğur Akbaş
Reklam
Ölüm nerden ve nasıl gelirse gelsin.. Savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa Ve silahlarımız elden ele geçecekse Ve de başkaları savaş ve zafer naralarıyla Cenazelerimize ağıt yakacaklarsa Ölüm Hoş Geldi Sefa Geldi. Ernesto Che Guevara
YERÇEKİMLİ KARANFİL Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor. Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel O başkası yok mu bir yanındakine veriyor Derken karanfil elden ele. Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk Birleşiyoruz sessizce. -Edip Cansever
Tesbih elden ele Adam dilden dile Kadın koldan kola GEZMEZ...
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali, 1 Kasım 1947’de, yani öldürülmesinden bir yıl önce Merhumpaşa gazetesinde ne diyordu: “Bir yıldan beri bu gazetede türlü fikirler ortaya attık. Bu fikirler yüzünden türlü hücumlara uğradık. Biz isterdik ki, bize hücum edenler, karşımıza, yani halkın önüne yine birtakım fikirlerle çıksınlar. Ne gezer! Onlar sadece sövmüşler. Gaziantep’ten İstanbul’a, İzmir’den Samsun’a ve Çarşamba’ya kadar, yurdun dört bucağında çıkan bir sürü gazete ve dergide, aleyhimize üç yüzden fazla yazı çıkmış… Bir tekinde olsun, bir tek fikrimiz, bir tek satırımız ele alınıp, çürütülmemiş. Sadece küfür edilmiş. Biz demişiz ki: Bu memleketin istiklali her şeyden üstündür. Milletin oluk gibi kan akıtarak kazandığı bu istiklali, siyasi oyunlara alet edip, elden kaçırmayalım. Sömürücü devletlerin elinde oyuncak olmayalım! Cevap vermişler: Hain, satılmış, Bolşevik ajanı!.. Biz demişiz ki: Yıllardan beri arkası gelmeyen dalavereler, arsa oyunları, memleket dışına para kaçırma rezaletleri, esrarı çözülmeyen cinayetler, millet malı soygunculukları alıp yürümüştür… Bu gidişatın sonu hayra çıkmaz. Cevap vermişler: Müfsit (ara bozucu), tezvirci (yalancı), komünist!”
Reklam
Kudüs
Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethi (1187) Hıttin zaferinden sonra Selahaddin, bölgede birçok kale ve şehri Haçlıların elinden kurtarır. Bu sayısız başarılardan sonra, haçlılar tamamen Filistin’den çıkartmak ve Ömer İbn el-Hattab’a halef olmak için Kudüs’ün yolunu tutar. Selahaddin 20 Eylül 1187’de Kudüs’ü kuşatır. O, şehre karşı son derece merhamet duygusuyla dolup taştığı için, Mescid-i Aksa’nın hatırı için burayı yağmalamak istemiyordu. Sulhla ve tatlılıkla alma niyetindeydi. Ancak haçlılar şehri 60 bin kişilik bir kuvvet müdafaa ettiklerinden dolayı cesaretlenip teslime yanaşmadılar. Çeşitli çarpışmalar ve şiddetli kuşatmalardan sonra nihayet doksan sene evvel Kudüs’e ve Beytü’l-Makdis’e giren haçlılar, 27 Receb Cuma günü hem de Allah’ın bir hikmetiyle miraç gecesinde şehri teslim etmek zorunda kaldılar. Selahaddin fetih yoluyla tekrar şehri ele geçirdi. Ancak, bir Müslüman devlet adamına yakışır bir tarzda asla merhameti ve adaleti elden bırakmadı. Haçlıların Kudüs’e girişlerinde yaptıkları katliamları O, asla tekrarlamak istemeyip bir intikam peşinde olmadı. Artık Selahaddin Kudüs’e bir fatih olarak girmiş ve bu kutsal şehrin hürriyete kavuşmasını sağlamıştı. Cuma namazını büyük bir heyecanla Kudüs’te kılan Selahaddin, Haçlıların elinde kalan diğer şehirleri de kurtarmak için cihada devam etti.
Franz Kafka
Hayat iki seçenek çıkarır insanın önüne: Ya yazgısını sırtlanacak, evet deyip yaşamını ona göre düzenleyecek, yazgısına kucak açacak, üstünlük ve sakıncaları kabullenecek, mutluluk ve mutsuzluklarına içtenlikle, pazarlığa kaçmadan, yüce kalplilik ve alçak gönüllülükle alıp bağrına basacaktır. Öbür seçenek yazgısını aramaktır. Ne var ki aramakla yalnızca güç, hayal, zaman, yerinde ve olumlu körlük, içgüdü kaybedilmez, kendi değerini elden çıkarır insan. Yoksullaşır giderek. Ele geçen şey, elde var olandan her zaman için daha kötüdür. Hem inanç gereklidir aramak için, inanç için de belki yaşamanın gerektiğinden daha fazla güç… |Franz Kafka - Milena’ya Mektuplar
Arkadaşlar gördüğünüz üzere okumakta olduğum bir kitap var. Tarık Tufan - Kekeme Çocuklar Korosu... Bu sayfaları alıntı yapmak istemiyorum daha doğrusu istiyorum ama ileti olarak paylaşmak çok daha güzel ve anlamlı olacak. Lütfen sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyorum. Biraz uzun ama çok dikkat çekici... Sayfa 105- 110 arası. Es geçmeyin
Öncelikle herkese hayırlı akşamlar, hayırlı iftarlar... Deminki Bora Bey'le tartışmamdan dolayı rahatsız olan, haksız bulan kitapseverlere sesleniyorum. Özür diliyorum. Bora Bey'in siteden ayrılmasını istemem. Doğruyu hakikati arayana her zaman amenna destek veririm. Benim kastım ki alıntının hemen 2-3 yorum altında zaten.Yayın evi ve sayfası belirtilen alıntının doğru olduğunu bildiği halde sayfasının 2 sayfa geride olduğunu söylemesinden dolayıydı. Hocam bu kadar kasma uğraşma anlamındaydı. Bununla ilgili de yorumların altta mevcut. Lütfen iyi okuyunuz. Sonrasında gelen fotoğraf çekip cahil diyerekten hakaret etmesine içerlediğimi belirtmek isterim. Zaten bu yüzden sinirlendim. Yine yorumlarımda belirttiğim gibi ben hatam varsa düzeltirim. Neden yanlış kaynak olayım diğer okurlara. Bunları kasıtlı olarak yapacak değilim. Ben de herkes gibi doğruyu bulmaktan yanayım. Ama Bora Bey bana silme bu alıntıları ifşa olsun dediği için silmiyorum dedim. Rahat rahat silip hatamı kabul ederim; sonuçta olgun insanlarız. Başkalarının saçma yorumları beni hiç ırgalamaz. ( o kendini biliyor ) Kafasınca bir şeyler karalamış orada... Uzun süredir sitede alıntımı paylaşıp, incelememi yapıp çıkıyorum bu siteden. Kimseyle ağız dalaşı yapmak istemiyorum ki önceki çoğu tartışmaya şahit olduğum için geliyor geçiyor böyle şeyler. Kırıp, dökmeye değil; yapıcı olmaya, onarmaya çalışmak istiyorum. Tekrardan iyi akşamlar ve iyi okumalar diliyorum. Bora Bey beni takipten çıkarmış; bu iletiyi görmeyebilir. Bir zahmet elden ele uzatalım.
Reklam
Eski, yeni, ödünç alınmış mavi
Aşk, karanlık bir ‘şey’dir. İnsan bile aşk kadar karanlık değildir, insanın gecesi olan anılar bile hiçbir anıya yakıştıramadığımız hayvanlar bile öyle masum kalır ki aşkın yanında: “Rain Dogs” koyu kahveyle iyi gider “Rain Cats” bugünlerde kezzapla aşkı neyle denersen dene ölümle iyi gider yalnızca Kimse gecesinden bir aşk bağışlamaz kimsenin
Edip Cansever
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor. Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel O başkası yok mu bir yanındakine veriyor Derken karanfil elden ele. Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk Birleşiyoruz sessizce. #EdipCansever 88 yaşında
Lütfen kitaplara "İKİNCİ EL" demeyin. Kitaplar mal değildir. Elektrik veya elektronik eşya değildir. Kitaplar daima yeni yepyenidir. Elden ele dolaşsa bile... - Muhammed Hüseyin Esin
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.