Warm Bodies (2013) romantik/korku türünde bir film sözde ama korku olmadığı çok net. Bir özelliği daha varsa o da "sevgi dolu bir zombi"nin perspektifi olması. Kitapta
Romeo ve Juliet 'ine de bazı atıflar var, bu da ilgimi çekmişti. Şimdiye kadar vampirler, kurt adamlar ve filmlerde çok fantezileştirilmese de kitaplarda fazla sayıda periler ve elfler gördük. (Vampir ve kurt adamlar bir dönem insanının fantezisini süsleyen rüyalardaki hakkı ödenmeden şimdi yeni yeni cringe bulunan bir tür ki bunun da zamanla alakalı olduğunu düşünüyorum. Çok abartılmadan sevilseydi ve hemencecik önceden sevilen şeyleri eleştiri konusu yapmasaydık hala giderleri vardı şahsen ama neyse.)
Konusu dahilinde pek ısınamadığım her şey çok pirüpak, herkes aynıdır zombiler bile(!) hayat ne güzel sonlarıyla biten bir film ancak buna takılmayacağım adına kendime söz vermiştim. Filmlerde diziler kadar karakterlerle bağ kuramamamdan kaynaklı olsa gerek Julie karakteri asla ilgimi çekmedi, odağım Renfield filminden sonra özellikle çok çok bağlandığım Nicholas Hoult'un oynadığı R'daydı. Klişeler size hayatınızdan soğutacak derecede nefret ettirmiyorsa oyunculuk için dahi bir şans verin derim.
Sıcak Bedenler kitabı da var diye görmüştüm, bir hata edip filmi izlediğimden kitabı okumak bana sancılı olacak ve fikir söyleyemiyorum çünkü yazarı da önceden okumamıştım.
'Adil bir bey o, ve insanların büyük bir kumandanı', dedi Legolas. 'Gondor solduğu bu günlerde böylesi adamlara sahipse, yükseliş günlerindeki şanı çok yüce olsa gerektir.'
'Ve kuşkusuz iyi taş işçiliği eskiye, kentin ilk inşa edildiği döneme ait', dedi Gimli. 'İnsanların başladıkları işler hep böyledir: baharda
....
Kahramanlık, Milletçe Övünülecek Bir Özellik Değil...
"Kahvehane genetikçileri", milletlerin bazı özellikleri olduğunu savunurlar:
Türkler tabii ki kahramandır, yiğittir. Ruslar çilekeştir. İtalyanlar korkak, Fransızlar götlek, hele hele İsrailliler tam kaypaktır. Onlar genetik olarak anca münafıklığa, faizciliğe, lobiciliğe
Dün Ankara'dan ikinci defa Pan, satirler ve nymphler geçti. Troller, goblinler, elfler de geçti. Hancıyı, güzel kızını ve misafirlerini, ak saçlının bilgeliğini, türemeyi, baharın dişiliğini, altın hırsını, kazanmak için kaybetmek gerektiğini anlatan şarkılar, Keltlerin ve Germenlerin türküleri geçti. Elbette sonunda bir bahçede oynayan erlerle kızlar geçti.
"Hay hay hanım hanımsen, oyneŋ yâr oyneŋ yâr."
Elfler iyice düşünmeden nasihat vermez pek; çünkü nasihat, bir bilgeden bir bilgeye verilecek olsa dahi tehlikeli bir armağandır ve her yol kötüye çıkabilir.
“İnsan en tuhafıydı yaratılanların; doymak bilmez, hoşnut kalmaz, Tanrı’yla ya da kendisiyle asla barışık olmayan, günlerini huzursuzluk ve boş gayretlerle geçiren, geceleri kasıtlı ve yanlış arzuların nafile düşleriyle dolu”
Kuyutormanda
Tek sıra halinde ilerliyorlardı. Orman karanlık ve kasvetliydi. İlerlediklerinde, Gandalf’ın bahsettiği nehri gördüler. Burayı Bombur dışında herkes geçti ama Bombur suya düştü ve hafızasını kaybetti. Bombur’u kurtardılar ve ormanda ilerlemeye devam ettiler. Fakat susuzluğun dayanılmaz bir hal almıştı ve orman bitmeyecek gibiydi. Bu yüzden tüm uyarılara rağmen orman elflerinin şölen ışıklarını gördüler ve yoldan ayrıldılar. Fakat onlar geldikleri an ışıklar söndü.
Thorin elfler tarafından esir alınmıştı. Diğer cüceler örümcekler tarafından kaçırılmıştı ama Bilbo, cüceleri örümceklerden kurtardı
Dökülür gümüş renkli yapraklar
Uzun bir şapka sivrilir gri limanlarda
Eski bir gölge kaplar düşleri
Melkor'un hizmetçisi, uyandırır
Kabuslarımda saklı dehşeti
Shire'da küçük bir dost
Yenebilir mi ak büyücü,
Böyle bir nefreti?
Elfler adımlarken ay patikasını
İki küçük hobitin adımlarında yüreğim
Işığın Hanımı,
Hepsine hükmedecek
Elfler bana mithrandir der. Cüceler ise tharkûn. Batı'nın unutulup gitmiş topraklarında geçen gençlik dönemimde olórin ismiyle tanınırdım. Güney diyarlarındaki adım ise incánus, Kuzey'deki ise Gandalf'tır
Doğu'ya gelince... Oraya yolum hiç düşmez