Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
solgun bir uyuz güzel_
(...) yorumun vasat olanın dahice olana yaptığı bir komplimandan ibaret olmadığının da altım çizmek gerekir. Gerçekten yorum, bir şeyi anlamanın modern şeklidir ve her türlü niteliğe sahip eserlerde geçerlidir. Dolayısıyla, Elia Kazan'ın A Streetcar Named Desire (Arzu Tramvayı) adlı yapımı üzerine yayınladığı notlarda, Kazan'ın oyunu yönetmek için Stanley Kowalski'nin kültürümüzü yutan kösnül, kindar barbarlığı temsil ederken, Blanche Du Bois'nınsa _elbette biraz yıpranmış olarak_ Batı uygarlığı, şiiri, zarif elbiseler, loş ışıklar, hassas duygular ve benzeri şeyleri temsil ettiğini keşfetmek zorunda kaldığını açıkça görürüz. Tennessee Williams'ın güçlü psikolojik melodramları artık anlaşılır bir duruma gelmiştir: Tennessee Williams'ın eserleri bir şey hakkında, Batı uygarlığının çöküşü hakkındaydı. Anlaşılan, Stanley Kowalski adlı yakışıklı bir yabaniyle, Blanche Du Bois adlı solgun bir uyuz güzel hakkında yazılmış bir oyun olmaktan öteye gitmeseydi, idare edilemez. hale gelirdi.
nereye imza atıyoruz aşkım_Kitabı okudu
Clark Cable, Fred Karger, Johnny Hyde, Charles Feldman, Harry Cohn, Howard Hughes, Milton Berle, Milton Greene, Sidney Skolsky, Hal Schaefer, Marlon Brando, Errol Filynn, Elia Kazan, Robert Bagner gibi isimlerle ilişkiye giren Marilyn'in birlikte olduğu erkeklerin hemen hemen neredeyse hepsi evliydi. Marlan Brando ile yattıktan sonra Marilyn, cinsellik bilgisini vurgulamak amacıyla: özetle şunları söylemişti: "Bunca yıldır bu işi yapıyorum, ama doğru bir şey yapıp yapmadığım konusunda kararsızım."
Ozan Yayıncılık - Dünya'nın Sevgilisi Olmuştu
Reklam
dünyada iyi insan kötü insan diye bir şey yoktur. herkes birbirini kendi egosunun çatlaklarından izler, hayat bir yanlış anlamalar bütünüdür. elia kazan, elia ile yolculuk
Oscar'lı yönetmen Elia Kazan
"...Amerika'yı filmlerden tanıma olasılığı hiç yoktu. Amerika'nın filmlerini gören değil, yaratan ve dünyaya gösteren biriydi o. Kendini Amerikalı sayan bir Anadolulu, Rum sayan bir Türk, Türk sayan bir Rum, Anadolulu sayan bir Amerikalı, New york'lu sayan bir göçmen göçmen sayan bir New Yorklu. Belki de hiçbiri. Hem hepsi, hem hiçbiri. Üst üste binmiş kimliklerin çoğaltırken azalttığı, güçlendirirken zayıflattığı bir adam adı Elia, adı İlya, İlyas, Aliya; soyadları Kazancıoğlu, Kazan; annesinin kızlık soyadı ise Şişmanoğlu. Evinde sehpanın üstüne gelişi güzel atılmış üç Oscar heykelciğine rağmen hâlâ Amerikalı mıyım diye düşünen, bir an tam bir Amerikalı olduğuna karar veren ama sonra Amerika'nın çok kötü davrandığı ve her zaman da öyle davranacağı bir göçmen olduğunu düşünen, 90 yaşlarındaki ağaçlara benzeyen, 90 yaşında bir adam. Anadolu'da bu yaştaki insanlara çınar derler, burada ne derler acaba?
Elia Kazan evin dördüncü katını kendisine ayırmış. Orası onun çalışma, yaz­ma, dinlenme, anılara dalıp gitme, müzik dinleme, kendini arama ve belki de kendine acıma seanslarının odası. Hayır, hayır; “acıma seansları” yanlış oldu, hemen düzeltmem ge­rekiyor. Çünkü bu yaşlı adam, üzüntü-acıma-yazıklanma- pişman olma gibi kavramlara çok yabancı. Bir savaşçı o. Ne olursa olsun, düşman orduları ne kadar büyük bir güçle ge­lirse gelsin, son nefesine kadar direnmek azminde olan bir savaşçı. Bunu hayat ilkesi haline getirmiş. Bana verdiği öğüt de buydu zaten: Üzülmememi söylüyor, üzüntü duygusunu yasaklıyor, üzüntü çürütür insanı diye uyarıyor, ama kızmak iyi gelir, ferahlarsın diyordu: “Sakın ola hiçbir şey için üzül­me ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzül­me. İnsanı üzüntü çürütür.”
"Bildiğim tek şey, şimdi, aradan geçen otuz küsur yılın ardından artık kendime hakkımı teslim etme vaktinin geldiğiydi."
Reklam
"Onun kişiliği benim yazgımdı; onu kendisi yapan, benim de ben olmamı sağlayan şeydi."
"Ben her neysem, bu adamdan oldum; beğensem de beğenmesem de."
"Suçluluk duygun sende kalsın, ben sorumluluk almanı istiyorum."
"İnsan ruhunun, bu evrensel kaosta hayatta kalmasını sağlayan şey neydi?"
Reklam
"Hayatım boyunca, değerimi başkalarına ve de kendime kanıtlayabilmek adına her gün yeni bir şeyler başarma çabasına yaslanmıştım."
“Günahım kendime karşı. Kendime hainlik ettim ben. Yaşamın başında yola çıktığım zaman olmamaya kesin karar verdiğim her şey oldum. Kendime karşı çıktım, varoluşumun nedenine yüz çevirdim.”
"Hemen an­lardım benim değerime inandığını, başkası ister inan­sın ister inanmasın, ve beni sevdiğini, ben onu sev­sem de sevmesem de, ve sonuna değin benim oldu­ğunu, ben istesem de istemesem de, ve sorgusuz su­alsiz."
"Ve nerede saf ve naif bir şey görseniz orada mutlaka onu yok etmeye çalışan biri olduğunu da görürsünüz."
"Para demek sadece para demek değil ki; özgürlük demek çünkü paran yoksa, biliyorsun ya, sırf faturaları ödeyebilmek için korkunç şeyler yapmak zorunda kalırsın."
173 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.