Çok kaybolmanın bir avantajı da bu, yolu bulduğu zaman fazladan seviniyor insan. Vardığı menzilin kıymetini biliyor. Bundan böyle, içeride ve dışarıda kayboldukça, söylenmek yerine şükretmeye karar verdim. Neticede, kaybetmeden hiçbir şey bulunamıyor.
Nermin Yıldırım'ın okuduğum ilk kitabı ama son olmayacak. Okumaya başladığınız an itibariyle sizi içine çeken, yolculuğunuzun başladığı kitaplar vardır ya hani, işte tam onlardan biri "Dokunmadan". Yazarın muzip uslübu çok keyifli. Yerinde tespitlerini kelime oyunlarıyla ve cuk oturan cümleleriyle anlatması, merak ve heyecanın her bölümde devam etmesi kitabı çabucak bitirmenizi sağlıyor. Roman ülkemizde geçiyor ancak hayali şehir isimleri kullanılmış ama bazılarını az çok tahmin edebiliyorsunuz. Aslında bu bi yerde, mekandan, kişilerden çok, yaşadıklarımızın, duygularımızın, tavırlarımızın ortaklığının önemli oluşunun göstergesi.
Ülkemizin güncel durumuna da yer yer değinen yazar eserde çok evrensel bir mesaj veriyor: İnsanlar birbirinin yaralarına merhem olabildiği kadar varlıkları anlam kazanır bu fani dünyada. (Çok dokunaklı anlatımları da bu çerçevede görmek mümkün.) Ve insanlar birbirinin hayatına dokunamadığı kadar yalnız, anlamsızdır; gerektiği yerde sessiz kaldığı kadar suçlu. Durup iki kere okuduğum çok cümle oldu, ki çoğuna alıntı kısmında yer verdim. Spoi vermek istemediğim için çok da detaylı yorumlamak istemiyorum. Bence herkesin okuması, üzerinde düşünmesi ve sindirmesi gereken, her anlamda tat alabileceği bir kitap. Ayrıca oyuncak ayının kitaptaki varlığı hem hikayenin gidişatı anlamında hem de edebi olarak kullanılış biçimi anlamında çok sevimli.
DokunmadanNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20175,8bin okunma
Her uzvum tamamdı fakat ben eksiktim. Kimsenin omzuna dokunmamıştı elim. Omuz vermeden, gözyaşı silmeden, kalp ısıtmadan, el uzatmadan, dünyaya da içindekilere de zerrece dokunmadan, çoktan sönmüş bir ruh gibi yaşayıp gitmiştim.