Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
öğrencimizi zenginlerden seçelim; en azından bir başka insan yapmış oluruz; fukara bizim yardımımız olmadan da adam olabilir.
Emeli, namuslu bir toplum içinde yaşamaktı, çünkü kötü toplum bir balyoz gibi insanın kafasını kırar, kadını çabucak yamyassı eder, diyordu.
Reklam
:))) Tüm pazartesiler,hep biz ,hep biz ...
Kurşun gibi ağır başı, karşı konmaz bir güçle kendini duyuran yastığa düşme gereksinmesine dayanamayarak arkaya devriliyordu...
Sayfa 13 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Az sonra bütün işçi mahallesinden aynı korkunç yoksulluk çığlığı yükseldi. Erkekler eve dönmüş, her aile o kuş kadar para karşısında dövünüyordu. Kapılar açıldı, feryatları evlere sığmıyormuş gibi, bütün kadınlar dışarı uğradı. Çiseleyen yağmura aldırış etmeden kaldırımlara döküldüler, birbirlerine sesleniyor, avuçlarını açıp kocalarının getirdiği parayı gösteriyorlardı.
Sayfa 190Kitabı okudu
Ama özellikle ücretlerin düşüşü doğuruyordu kızgınlığı, aç insanların işsizliğe ve haksız cezalara başkaldırışıydı bu. Şimdi bile doğru dürüst beslenemiyorlardı, ya yevmiyeleri biraz daha düşünce halleri nice olacaktı? Kızgınlık birahanelerde bağırıp çağırma biçimini alıyor, bağırmaktan gırtlaklar kuruyunca, eldeki paranın bir kısmı daha tezgâhlarda kalıyordu.
Sayfa 189Kitabı okudu
- Ya, ya, tam buldun! diye bağırıyordu Maheu. Papazlar o anlattıklarına kendileri de inanmış olsa, daha az yiyip daha çok çalışarak yukarıda kendilerine daha iyi bir yer tutmaya uğraşırlardı... Yok azizim, yok; bir kez öldün mü, her şey bitti demektir.
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam
- Papazların anlattığı doğru olsa da, bu dünyada acı çekenler öbür dünyada rahat etse bari, diyordu.
Sayfa 174Kitabı okudu
Nerden nereye ...
-Et yüzü gördüğümüz yok. -Etten geçtik,ekmek bulabilsek bin şükür! -Doğru,bari ekmek bulabiksek!
Sayfa 5 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Lüzumsuz bulduğu için artık konuşmuyordu...
Ne demek yani! İşçinin düşünmesine de mi engel olacaklardı? Hayır, hayır! Yakında her şey değişecekti, çünkü işçi artık düşünmeye başlamıştı. Büyükbabanın zamanında kömür işçisi bir mağara adamı gibi ömrünü madende geçiriyor, yeryüzünde olup bitenlere gözünü kulağını kapatıyordu. Onun için de zenginler aralarında anlaşıyor, işçiyi diledikleri gibi alıp satıyor, iliğini kemiğini sömürüyorlardı; işçiyse bunun farkına bile varmıyordu. Ama şimdi artık emekçi de uyanıyor, toprağın derinliklerinde kıpırdayan bir tohum gibi baş veriyordu; bir sabah bir de bakacaklardı ki tarlalardan birinin ortasında bitivermiş: Evet, evet, yerden insan fışkıracak ve bu işçi ordusu hakkı adaleti yerine getirecekti. Devrimden sonra bütün insanların eşit olduğu kabul edilmemiş miydi? Herkes oy verdiğine göre işçi neden işverenin kölesi olsundu? Büyük işletmeler makineleriyle her şeyi, herkesi eziyor, ama bu haksızlığa karşı eski loncaların yaptığı gibi birleşip hak aramak bile mümkün olmuyordu. Hay canına yandığımın! İşte bundan ve daha başka nedenlerden ötürü, bilginin yardımıyla günün birinde her şey allak bullak olacaktı. Bu sözün doğruluğunu anlamak için, işçi mahallesine bakmak yeterliydi: Büyükbabalar elifi görse mertek sanırken, babalar hiç değilse imzasını atabiliyor, oğullarsa birer yazman gibi okuyup yazıyorlardı. Ah, ah! Ya- vaş yavaş bir sürü insan yetişiyor, güneş altında olgunlaşıyordu! Herkes bulunduğu yere ölesiye yapışmaktan vazgeçip, başkasının yerine göz diktiği an, en güçlü olabilmek için neden iş yumruğa dökülmesindi, ha?
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
Koca memleket acınacak hale geldi...
Sayfa 5 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Eskiden ancak kürek mahkûmlarına gördürülen Tanrı'nın cezası bir işte hayvan gibi çalışıyor, çoğu kez genç yaşında geberip gidiyor, buna karşılık akşamları sofrada et yüzü bile göremiyorlardı. Gerçi aç kalmıyor, iyi kötü bir şeyler yiyorlardı, ama yetmiyordu işte, açlıktan ölmeyecek kadar besleniyor, üstelik gırtlağa dek borca batarak, sanki şu bir lokmayı da alınlarının teriyle kazanmıyorlar, ondan bundan çalıyorlarmış gibi sürekli bir polis korkusu içinde yaşıyorlardı. Pazar günleri eğlenecek yerde, yorgunluktan bitkin bir halde yatıp uyuyorlardı. Biricik eğlenceleri ya gidip fıçı gibi içmek ya da karılarının karnını bir kez daha şişirmekti; bira göbek yapıyor, çocuksa büyüdü mü insanın başına dert oluyordu. Yok azizim, yok, çekilir şey değildi bu yaşam.
Sayfa 172Kitabı okudu
Maheuler artık yemekten sonra yarım saat daha oturuyorlardı aşağıda. Etienne hep aynı konuyu açıyordu. Bilgisi arttıkça, işçi mahallesindeki bu iç içelikten daha çok rahatsız olmaya başlıyordu. Hayvan mıydılar ki böyle tarlalarda herkesin gözü önünde çiftleşiyor, orasını burasını göstermeden gömlek bile değiştiremeyecek kadar üst üste yaşıyorlardı? Üstelik sağlığa da zararlıydı bu yaşayış, kızlar da, oğlanlar da genç yaşta bozulup gidiyordu.
Sayfa 172Kitabı okudu
Bir sürü değişik soru dolaşıyordu zihninde; neden insanların bir bölüğü yoksul, bir bölüğü aşırı zengindi? Neden birinciler ikincilerin çizmesi altında eziliyor, bir gün onların yerine geçebilme umudu beslemeden ha bire acı çekiyordu?
Sayfa 170Kitabı okudu
—Ücretleri yükseltmek kolay mı? Çelik gibi bir kâr yasası onları en alt düzeyde, yani işçilerin ölmemesini ve bol bol çocuk yapmasını sağlayacak düzeyde tutuyor... Biraz daha düşürseler işçiler açlıktan geberir, yeni gelen işçilerse daha yüksek ücret ister. Biraz yükseltmeye kalksalar işsiz sayısının çokluğu buna engel olur... Boş kursaklar dengesidir bu arkadaş, işçilerin tepesinde dolaşan açlık tehlikesinin doğurduğu bir dengedir.
Sayfa 149Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.