XIX.Yüzyılın sonlarına doğru Fransa’da Dreyfus olayını hepimiz biliyoruz ama kısa hatırlatma yapmak istiyorum.
Paris’teki Alman Büyükelçiliği’nde Fransız haber alma örgütünün gizli ajanı olarak çalışan Madam Bastian ,Alman askerlik ataşesi Yarbay Schwarzkoopen’in çöp sepetinde yırtılmış olarak bulduğu,Fransız ordusundaki yeni düzenlenmelere ilişkin bilgilerin olduğu mektup(bordereau) incelemeye alınır .Ortak kanı bakanlıkta görevli bir subayın elinden çıktığı öne sürülür.Yahudi kökenli Yüzbaşı Alferd Dreyfus haksız bir casusluk iddiası üzerine Şeytan Adası’a ömür boyu sürgüne gönderilir.Aslında gerçek suçlunun kim olduğu bilindiği halde Yahudi düşmanlığı ve Fransa Cumhuriyeti’nin “çıkarı” söz konusu olduğu için sırlar gizli kapıların ardına saklanır.
:
Çağının en iyi romancılarından Emile Zola,içinde yaşadığı toplumun büyük sorunlarını ,olgularını,söylenlerini ele alan gerçek aydınlardan biri olarak,yapılan haksızlığa sessiz kalmayıp L’Aurore gazetesinde “Suçluyorum!...” başlıklı yazısıyla Fransız aydınlarının sözcüsü olur.Ülke ne kadar ikiye bölünsede
gerçek toprağa gömüldüğü zaman, orada öyle bir toplanır öyle bir patlama gücü kazanır ki, patladığı gün her şeyi kendisiyle birlikte havaya uçurur.
Er yada geç gerçekler gün yüzüne çıkar.
kitabımızda Dreyfus olayının öncesi,sonrasını ve Zola’nın mektubunu açıklıkla okuyoruz.
Özellikle Tahsin Yücel çevirisi ve önsözü eserin değerini katbekat artırıyor .
Kesinlikle tavsiye edeceğim kitaplar arasında yerini aldı.