Eser konu itibariyle 1800'lü yıllar içinde her anlamda bozulan Fransa'nın bir anatomisini çizmektedir. Bizleri Paris - Le Havre arasındaki bir demiryolu hattında işlenen cinayete götürüyor.Her ne kadar polisiye gibi gözükse de E. Zola bu romanında insanı ele alıyor. İnsani içgüdülerimizi, her insanın içinde bulunan hayvani tarafı ve içindeki hayvanı çıkarabileceği anları konu edinmiştir. Her insanın içinde o hayvani içgüdüler vardır. Karşımıza çıkan olaylarla, zaaflarımızla, zayıf taraflarımızla bu içgüdülerin ortaya çıkışı hatta eyleme dönüşmesi saniyeleri alabilir. Tıpkı kitapta Roubaud’ın karısına manevi babası Başkan Grandmorin tarafından çocukluğundan beri yapılan tacizleri duyduğunda Başkan Grandmorin’i öldürmesi ve güzelleri güzeli kocasını defalarca kez aldatan ve cinayetlere doğrudan veya dolaylı yoldan sebep olan Severine’in ona yardımcı olması gibi. Tıpkı Jacques’in sevdiği kadınlara dokununca öldürme arzusuyla dolup, psikolojik rahatsızlıklarını gözlemlediğimiz gibi. İnsan nasıl sevdiğini öldürmek ister ki ? Flore’nin kıskançlıkları yüzünden yaptıkları....
Bu romanda aşk, kıskançlık, hırs, egolar ,para, adalet ve birçok etmenin insanları nasıl hayvanlaştırdığını görebilirsiniz.