Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Orijinal olarak doğuyor, ama kopya olarak ölüyoruz."
Sayfa 351 - Çitlembik YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"İçinde yaşadığımız ortamı gururla "uygarlık" diye adlandırıyoruz,ancak uygarlığın içinde hakim olan yasalar ve güçler, bizden ruhsal ve bedensel refahımızı hedef alan bağımsız bir varlık geliştirmiş durumdalar."
Sayfa 12
"Ama biz kendimizi uygar insanlar olarak görüyoruz,bu tür edimleri ekonomik ve toplumsal şartların neden olduğu bozulmalar olarak nitelendiriyoruz. Ve kimse burada birşeylerin eksikliğini hissetmiyor,yani insanı insan yapan temelin, empatinin eksik olduğunu göremiyor."
Sayfa 32
Ahlak, toplumu koruması beklenen kurallar ve yasalardan ibarettir. Freud bu konuda şunları yazıyor: "İnsan sadece birinden hoşlanmadığı için onu öldüremeyeceğini öğrenmek zorundadır. Ahlak böyle başlar."
Sayfa 131
Reklam
Bu doğrudur: Kendi geçmişinin karşısına çıkmak ve gerçekleri ortaya çıkartmak büyük bir korku yaratır.
Sayfa 153 - Çitlembik Yayınları, 3. Basım, 2012Kitabı okudu
Edward Young
"Orijinal olarak doğuyor, ama kopya olarak ölüyoruz."
Empatinin kökeni olarak acı...
''Kendi ruhsal acımızla olan bağımızı yitirdiğimiz için duygudaşlığımızı da yitirdik. Acıyla artık uyumlu bir ilişki kuramıyoruz.''
Bizde insanlar azap verici suçluluk duygularından kurtulmak için saldırgan, şiddet dolu davranır.
Sayfa 136 - Çitlembik YayınlarıKitabı okudu
Reklam
..eğer bir çocuğa deneyimlerinde annesi tarafından eşlik ediliyorsa ve varlığı tanınıyorsa, o zaman çaresizliği bir tehdit unsuru halinde büyümez. Böyle bir anne-çocuk ilişkisi içindeyse çocuk çaresizliğin aşılabileceğini, korkunun sadece sorunun üstesinden gelmeye yardımcı olan bir ön aşama olduğunu öğrenir. Ama eğer yetişkin, kendisi de duygudaşlığını bastırmak zorunda kalmış olduğu için çocuğunun beklentisini karşılayamıyorsa, bastırmaya yol açmış olan kendi korkusunu da çocuğuna aktarır.
Sayfa 72 - Çitlembik YayınlarıKitabı okudu
Eğer suçluluk, değersizlikle bir tutuluyorsa, o zaman sorumluluğunu üstlenerek davranmak sorun haline geliyor.
Sayfa 137 - Çitlembik YayınlarıKitabı okudu
"Ben mi? Ben burada değilim ki. Eğer yalnızsanız aynaların ne yararı var?
Aynalar olan bir şeyi yansıtır. Ya hiçbir şey yoksa? (...) O nerede (kendiliğim)? Bana onun nerede olduğunu söyleyin. Her yerde bir parçamı mı bıraktım? Baktığım bütün aynalarda? Çok fazlasına baktım, sayısız. Bütün onların içine dağıldım mı? Hepsi benden bir parça mı aldı? Benden ince bir iz, incecik bir dilim? Aynalar beni, rendenin bir parça ahşabı çenttiği gibi dilimledi mi? Benden geriye ne kaldı? (...) Eğer o (kendiliğim) binlerce ve binlerce aynaya gömülmüşse? Nasıl geri getirilebilir? (...) Yitirildi! Peydahlanırken yüzü kaybolan bir heykel gibi yontuldu. Benim yüzüm nerede? Benim ilk yüzüm nerede? Bütün aynaların önündeki yüzüm? Aynalar beni çalmaya başlamadan önceki yüzüm nerede?" Bu, kendiliği daha oluşmadan önce çalınmaya çalışılan bir kadının dehşet verici varoluşsal saptaması: "Benim ilk yüzüm nerede? Bütün aynaların önündeki yüzüm?" Bu aynalar, onu benzersizliği içinde yansıtması gereken annenin gözleri. Bunun yerine onu başka bir iradenin aracı haline getirmeye çalışıyorlar. Isabella, var olmamaya, boş olmaya sığınarak kendisini kurtarıyor.
Sayfa 330 - Çitlembik YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.