"Zaten ne yapsan yaranamazsın, en iyisi köşene çekilip her şeye boş vermek galiba..."(s. 60)
Herhangi bir olay karşısında haksız duruma düşüp susmak gibiydi, Barış'ın durumu.
Uçurtmayı Vurmasınlar romanı , küçük yaşta olduğu için annesiyle birlikte hapishane hayatı yaşayan Barış adlı çocuğun, önceden mahkum olan İnci'nin tahliyesinden sonra -ablası gibi çok sevdiği- İnci'ye yazdığı mektuplardan oluşmaktadır. Kısaca özetlemem gerekirse uçurtmaya ve simite olan hasreti, babasına ve mektup beklediği kişiye olan hasretini mektuplarla, bir çocuğun masumiyetiyle bizlere anlatıyor, Barış...
Annesinden dolayı mahkum gibi bir hayat yaşamak, onun hayata karşı olan 1-0 yenilgisiydi. Dünya'ya geldikten sonra aslında anlıyorsun o kadar da adaletli bir yer olmadığını, bunu yaşamak Barış'ın olmak istediği bir durum değildi ki zaten... O da isterdi çiçekler dolu bir bahçede koşup oynamak, gökyüzünde kuşlara bakıp, gece yıldızları izlemek. Ama maalesef onun kaderi dört duvar arasında, her şeyden uzak yaşamaktı.
Kitapla birlikte anlıyoruz yeniden , bir çocuğun masumluğunu, temiz kalpliliğini... Mutluluğunu, neşesini, hüznünü, kederini... Düşünüyorum kendi kendime, mahkum yaşamlarını olgun, genç birinin dilinden dinlesek belki de bu kadar hüzünlenmezdik...
"Uçurtmayı vurmasınlar, çocuklar uçurtma da uçurabilsinler..." (s. 12)
Hüzün dolu bu kitabı okumanızı tavsiye ederim, keyifli okumalar dilerim.