Kitap almaya gittiğim o gün. Aklıma ilk gelen kitaptan birisiydi. ´´Suç ve Ceza´´ Dünya klasikleri önünde durdum ve alıp okumaya başladım yazar ve roman üzerine olan kısmı. Aslında Dostoyevski ile ilk tanışmamız olmuştu. Kitabın daha yazar ve roman üzerine olan kısmına o kadar dalmışım ki, o an bir kitapevinde olduğumu unutmuştum sanki.
Kitap hakkında ki görüşlerime geçecek olursak, başladığımdan bu yana hiç akıcılığını yitirmemesi ve özgün olmasıydı. Buraya dikkat çekerim, özgün olması evet. Şuana kadar okuduğum kitaplardan tek farkı da bu olsa gerek. Yazar cinayet olsun, psikoloji bakımından olsun, azıcıkta araya dram katması ile harika bir esinti sunmuş bizlere. 1846 yılından, yani ilk basımından bugüne kadar gelmesi aslında beni pekte şaşırtmadı.
Bir karakter düşünün psikolojik yönden sorunları olan ve yalnızlığı artık kendisine benimsemiş. Bu karakteri en güzel nasıl işlerdiniz? Ya da şöyle konuşacak olursak bu konu üzerinde ne kadar sınırlarınızı zorlayabilirdiniz? İşte burada devreye yazarımız Dostoyevski giriyor. Öyle ki tek bir karakteri değil, kitabın içinde bulunan çoğu karakteri birbiriyle bağlantı kurdurmuş. Olayımız aslında Petersbug adında olan bir semtte geçiyor. Orta da işlenmiş bir cinayet var ve bir türlü açıklanamayan bir suç. Yazarımızın da son cümlesinde dediği gibi bizim şimdi ki öykümüzde burada bitiyor. Benimse kitap hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Çok spoiler vermeden anlatmaya ve incelemeye çalıştım kitabı. Harika bir Rus romanıydı. Eh artık alıp okuması da size kalmış.
Şimdiden okuyacak kişilere, keyifli ve bol serüvenli okumalar diliyorum.