Ruhumun içinde bir ses, hücrelerimde bir nefes ve gönlümün düğmelerini çözen aşk!
Sen ki ait olmayı yaşatan, bakışındaki sisler giderken yavaşça fısıldayan sevgili
Zamanı kaybettiğim, dokundukça bütün iliklerine indiğim...
Geçen zamana, bakışlarına, hassas ruhuna yaralarına savrulduğum, saplandığım
Hiç çıkmak istemediğim bir zaman, duruyor nihayetinde, o bile pes ediyor.
Günaydın demenin güzelliği olmasa, ne yapardım acaba yeni günü...
Anlam seninle, ben seninle...
Şimdi biz akıp gidiyoruz ya böyle, akarken çoğalıp bağlanıyoruz ya birbirimize
Çiçeklerim senin gülüşünle açıyor, kavramlarım karşılıklarını buluyor
İçi boş olan her şey doluyor...
Günaydın sevgili!
Günaydın bir tane!
Günaydın aşk!
Nihayet gün bitti; işte beklediğin
Geldi: gece, için kadar engin,
İçin kadar zengin bir gece. Sahiden
Hulyanla baş başa yaşamak istersen,
Pırıl pırıl yanan karanlıklara dal;
Ve geceler gibi bilmecelerle kal!
Nihayet gün bitti; işte beklediğin
Geldi: gece, gece, için kadar engin,
İçin kadar zengin bir gece. Sahiden
Hulyanla baş başa yaşamak istersen,
Pırıl pırıl yanan karanlıklara dal;
Ve geceler gibi bilmecelerle kal!
"Artan rüzgarla savrularak camlara vuran yağmur damlaları,âdeta kendilerini içmek istercesine pencere pervazını bir öpüp bir bırakan çamın iğneleriyle bütünleşirken her bir dal,akseden alev dalgalarıyla şekilleniyordu.Yaşlı kadın,gözlerini alıştırdığı bu su,dal,ses ve ateş oyunları içinde cama yansıyan kendi aksini artık gayet net seçebiliyordu.Sanki bir engin ormanın içinde yapayalnız karşısında duruyordu kendisi.Duruyor ve kendisini seyrediyordu.Görmekte olduğu,hayatının ta kendi gerçeğiydi işte.Onca kalabalıktan,onca sevgiden,bir koca aileden geriye kalan,işte karşısında yansıyordu.Onca sevgi sesi,aşk sözcükleri,çocuk kahkahalarından geriye kalan,işte şu an duyduğu yağmur,rüzgar ve dalların sesleriydi.Bir de sobadan gelen çıtırtılar.Alevler,sanki geçmişinde kalan bütün diğer sesleri ve görüntüleri birer birer yakalayıp eritiyordu.Nasıl böylesine yapayalnız ve nasıl bu kadar sesiz kalmıştı hayatı?"