Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aslında kadınların ezilmişliği nasıl yaşadığını anlamak kadar, erkeklerin eril iktidar konumlarını nasıl sürdürdüklerini ve tahakkümü nasıl inşa ettiklerini anlamak da önemli olmalıdır.
Erkeklik, sürekli başka konumların "ne olduğu" hakkında konuşma hakkını kendi elinde tutan ve bu sayede kendi bulunduğu konum sorgulama dışında kalan bir "iktidar konumu"dur.
Reklam
Patriarki kavramı eril iktidarı topyekün, parçasız, çelişkisiz bir bütün olarak ele aldığı için kadınların yaşadıkları baskı ve ayrımcılığın farkına varmalarına ve daha kolay mücadele stratejileri geliştirebilmelerine olanak sağlamaktadır.
1. Dalga Erkek Hareketi, egemen erkekliğin ve patriarkal kurumların sadece kadınlar için değil, bir çok erkek için de baskıcı ve tahakküm yaratıcı olduğunu söylemişti. Özellikle gay hareketi bu konudaki tartışmaların mimari olarak oraya çıktı. (Adams ve Savran)
Kadınların, daha farklı erkeklik değerlerinin varlığına rağmen, egemen erkeklik pratiklerine gösterdikleri onay çok önemli bir rol oynar; kadınlar onaylamadan hegomanik erkeklik oluşamaz.
"Sermaye"yi denetleyen iş adamları, devleti yöneten üst bürokratlar ve siyasetçiler, ağır endüstriyel sektörlerin (metal, maden, makine işkolları, vs.) işçileri hep erkektir.
Reklam
Kamunun önemli alanları olan üretim ve istihdamın, servetin, mülkiyetin, siyasetin denetiminin erkeklerin tekelinde olduğu malumdur. Bütün bu alanlar içinde kadınların, bir anlamda perde arkasında, destek konumlarda, sadece tüketici-yararlanıcı olarak var olduklarının ve kadınların kamusal konumlarının çoğunlukla kocaları üzerinden tanımlandığının altını çizmek gerekir. Kamusal alanda, kadınların bağımsız sınıfsal konumlara sahip olarak, kendi kendilerini temsil ettiklerini ancak çok ender olarak görebiliriz.
Sayfa 46 - MetisKitabı okudu
Eril kamu, dişil aile-hane-özel alan ayrımı modern endüstriyel kapitalist toplumsallığın ruhudur.
Son söz olarak Türkiye'nin "anneden öğrenmeyen bir toplum" olduğunu söylemek bence çok gerekli. Çok etkili bir annelik yüceltmesi var; annelik "romantize" ediliyor, duygusallık yükleniyor. Ama anneden çocuğa aktarılan "dişil" değerler çok güçsüz ve özgürleştirici değil. Örneğin "anneler oğullarını eşitlikçi ve şiddet karşıtı yetiştirsinler" demenin çok fazla karşılığı olmuyor. Egemen erkeklik değerleri "anneden öğrenmeyi" reddediyor. Kendini sağlıklı beslenmeyi öğrenmek, diğer insanları empati kurarak anlama gibi dişil değerler toplumsal ilişkilerin temeli haline gelemiyor. Dişil deneyimi toplumsal anlama katacak çok fazla olanak ve uygun bir dil yok. Bu durum aslında erkeklik tanımlarını da sakatlıyor. Böyle bir toplumsal kurgudan çıkan cinsiyetler arasındaki zıtlıklar ve karşıtlıklar da kadınları olduğu kadar erkekleri de daha eşit ve özgür insanlardan oluşan bir toplumda yaşamaktan mahrum bırakıyor.
ÖZGÜR EŞ YAŞAM IV Özgür eş yaşam pratiğini geliştirirken, kadın ve erkek cephesinde dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır. Özgür yaşam şansı olan veya bu şansı elde etmek isteyen kadının öncelikle yapması gerekenleri şöyle belirleyebiliriz: a- Kadın erkekle girişeceği cinsiyetlik paylaşımının salt bir biyolojik tatmin olmadığını, kaplan
Reklam
ÇÖKÜŞ- DER UNTERGANG
ÇÖKÜŞ- DER UNTERGANG Nazi İmparatorluğunu doğuş, yükseliş ve çöküş olarak kategorize etmek mümkün. Tarihçi William L.Shirer de Nazi İmparatorluğu adlı dev eserini bu başlıklar altında ciltlere bölmüştür. Der Untergang’da senarist Joachim Fest ile yönetmen Oliver Hirschbiegel’in anlatmaya çalıştığı ve bence başarılı bir biçimde anlattığı bölüm,
Erkeklik, bugüne kadar hakkında konuşulan, ama politik, ideolojik ve akademik olarak fazla irdelenmemiş bir konu olmaya devam etmiştir.
Sayfa 23 - MetisKitabı okudu
Aslında kadınların ezilmişliği nasıl yaşadığını anlamak kadar, erkeklerin eril iktidar konumlarını nasıl sürdürdüklerini ve tahakkümü nasıl inşa ettiklerini anlamak da önemli olmalıdır.
282 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.