Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Osmanlı’ da vampir meselesi.
“II. Mahmud döneminde vampir denince akla yeniçeriler gelmeye başladı. 1826’ da Yeniçeri Ocağı lağvedildikten sonra devlet o vakte dek tehdit saydığı yeniçerilerin cesetlerine dahi ürkütücü bir varlık gibi baktı. 1890’ larda İstanbul’ u karış karış gezen seyyah Francis Marion- Crawford, o dönemde harabe hâlde bulunan Yedikule’ yi ziyaret ettiği sırada dehşete kapılmıştı. Yedikule’ yi kendisine mesken edinen Ermeni bir ayakkabı tamircisi, seyyaha Kanlı Kuyu’ yu gösterdi. Kanlı Kuyu, Sultan Mahmud’ un “vak’ a- i hayriyye” den sonra yeniçerilerin kelleleriyle doldurulduğu adeta bir canavar mezarıydı! Yine II. Mahmud döneminde Tırnova köylüleri vampir saldırısına uğradıkları gerekçesiyle mahkemeye başvurmuşlardır. Bahsettikleri vampirler Tetikoğlu Ali ve Abdi adlı yeniçerilerdi. Devlet bu iki “vampirin” mezarını açtırınca fark edildi ki cesetler bozulmamış, saçlar uzamış, bedenler şişmiş ve gözler kan çanağına dönmüştü. Kadı Hoca Saadeddin Efendi bu iki yeniçeri cesedinin derhal yakılmasına karar vererek köylünün içini bir nebze olsun ferahlattı.
Ezberleyene kadar okuyun
1925 ihtilali patladı. Şeyh Said merhumun askerleri Harput'u işgal, Diyarbekir'i muhasara ettiler [kuşattılar]. Genç cumhuriyetiniz tehlikeli, saralı ölüm dakikaları geçirdi. Yine namaz kılmak icab etti. İtiraf edelim ki üşenmediniz. Taksir etmediniz [vazgeçmediniz). Şeyh Cennet mekânı, İngiliz parası ve Ermeni akidesiyle hareket eden
Sayfa 42 - Avesta yayınevi
Reklam
Atatürk, Rum ve Ermenilere kötü davranıldığına inanan Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit’ın kendisini ziyareti esnasında, Ermenilerin zorunlu göçe tabi tutulmasının gerekçelerini sorması üzerine yine sinirlenerek şu cevabı vermiştir: “Düşmanca ithamda bulunanların sürdürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri (zorunlu iskan)
224 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Mutluluk anlamına gelen Glück bir ilk roman. Romanın vermek istediği mesaj çok net:Mutluluk için para,pul şart mi? Bunlar karşılandıktan sonra mutluluk devamlı hale gelir mi? Mutluluk için önyargılardan uzak,ötekileştirmeden, insanları din ,dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan sevebilsek yeterli gelmez mi? Roman bu sorulara cevap arayan bir kurgudan oluşuyor. 10 yıl önce daha on yedi yaşındayken hapse düşen Nur salıverildikten sonra kimsesiz,yersiz yurtsuz ortada kalıverir.Bir tesadüf sonucu kapısından girdiği "Glück" hayatını değiştirir. Romanda tüm bunların yanı sıra sosyal birtakım problemlere de değinilmeden geçilmemiş. Nedense ve neredeyse bütün okulların imam hatip okullarına çevrilmesi, aile icinde pek konuşulmayan geçmiş dönem (Ermeni sorunu)meselesi, kadına şiddet, 6284 sayılı yasanın kaldırılması, farklı cinsel yönelimler ve bunlara bakış açısı....gibi. Acaba tüm bu sorunlara daha objektif bakabilseydik ,bize daha objektif bakabilselerdi daha mutlu olmaz mıydık??? Şimdi gelelim bazı eksiklere... Kitabın son okuması iyi yapılmamış ya da hiç yapılmamış. Çok fazla anlatım bozuklugu vardı. Özellikle sözcüğün cümle içinde yanlış yerde kullanılmasından ya da yanlış sözcük kullanılmasından kaynaklı... Yazım yanlışları vardı bazı yerlerde. Basım hatası da olabilir. Eğer bu eksiklikler de düzeltilirse konu olarak güzel bir kitap. Ilk elin günahı olmaz diyelim:)))) Kitabın kapağını da çok beğendim bi arada. Okuyun....
Glück
GlückMelek Çıkar · Cenevre Fikir Sanat · 20241 okunma
1925 ihtilali patladı. Şeyh Said merhumun askerleri Harput'u işgal, Diyarbekir'i muhasara ettiler [kuşattılar]. Genç cumhuriyetiniz tehlikeli, saralı ölüm dakikaları geçirdi. Yine namaz kılmak İcab etti. İtiraf edelim ki üşenmediniz. Taksir etmediniz [vazgeçmediniz]. Şeyh Cennet mekanı, İngiliz parası ve Ermeni akidesiyle hareket eden Müslüman düşmanı, bir mürted [sapkın] halinde gösterdiniz ve biçare Kürtleri iğfal ettiniz [aldattınız] . Kürtleri, Kürtlere kırdırtmak suretiyle ve mühim fedakarlıklar pahasına hadisenin önüne geçtiniz. Salonlarından doğrudan doğruya darağaçlarına gidilen İstiklal Mahkemelerini Kürt mefkure-i milliyesine [Kürt milli ideallerine], Kürt istiklalcilerine açtınız. Bilmem bil iltizam mı [bile bile mi], yoksa bir tesadüf eseri midir? Diyarbekir İstiklal Mahkemesi heyetini bir sinema salonunda içtima ettirdiniz [topladınız] ve "Kürt Meselesi" nin bu kanlı filmini sureti mahsusada [özel olarak] gönderilmiş aktörlerinize çevirttiniz. Hadisede hiç müdhali [yeri ve rolü] olmac yan birçok kimseleri yalnız Kürt oldukları için kanlı filminize kurban ettiniz. Mazlumiyeti cezalandırdınız. Mamafı şunu da itiraf eylemeliyim ki milletlerine hıyanetle size hizmet eden "Kardeşim, .. Ağa"ların birçoğunu da sinema salonundan darağaçlarına göndermek suretiyle bizler hesabına icrayı adalet ettiniz. Bu hareketinizi Kürtlüğe hizmet şeklinde kayd eylemekliğime müsade buyurunuz.
Yoktu, başka hiçbir çare yoktu....
Bu arada, dost ve düşmanlarımızın bizi en şiddetle tenkit ve itham ettikleri ermeni tehciri meselesi de vardır. Fakat bizim yerimizde kim olsaydı, memleketin selameti adına bunu yapmaya mecburdu. Düşünsenize, ordularımızz sayı ve tesisatça katbekat üstün Düşman kuvvetleri karşısında adeta dişiyle, tırnağıyla bir ölüm kalım mücadelesi verirken vatandaş bildiğimiz Ermeniler, bütün menzil yolları boyunca silahlanıp ayaklanarak bizi arkadan vurmak maksadıyla düşmanla işbirliği yaptıkları zaman bu unsuru harp bölgeleri dışına sevk etmekten başka bir çare tasavvur edilebilir miydi? Yoktu, başka hiçbir çare yoktu....
Reklam
Soykırımcı Siyonist İsrail’i Kim Durduracak?
Yahudi inancına göre: Sadece ve sadece Yahudi bir anneden doğan Yahudi olur. Yahudiler anneyi tarla kabul ediyor. “Ürün tarlada yetişir, onun için sadece Yahudi anneden doğan çocuk Yahudi olur!” diyorlar. Baba Yahudi olsa anne Yahudi olmasa o Yahudi olarak kabul edilmiyor. Yahudi anneden olmayan bütün insanlara ise “Goyim” diyorlar. Yahudi
(Tutarsız) Hoşgörü
Burada mutlaka ahengi yakalamak lazımdır. Ananevi hoşgörümüz; baş eğmeye, bize yapılan herşeyi kabullenmeye veya tepkisiz geçiştirmeye dayanak olmamalı. İzzet-i nefsimiz söz konusu olunca başımızı dikleştirip, haysiyet ve vekarlı bir millet olduğumuzu hatırlatmalıyız. Tabii bununda bir ölçüsü olmalı. Ecnebi düşmanlığına vardırılacak serseriliklerin milli gurur tezahürlerinde yeri yoktur. Bizim genede -tabi bazılarımızı kastediyorum- bir hastalığımız vardır, şu hoşgörü ile dikbaşlılık arasında aheng tutturamayız. Ne zaman ve kime hoşgörülü davranmak veya dikbaşlı olmak lazımdır karıştırıveririz. Mesela diyelim... Ben TBMM nde çok milletvekilleri gördüm; Ankara'da bir bağırış, çığırışları vardır kükreyen aslan gibidirler. Rakip veya muhaliflerini çiğ çiğ yiyecekler! Öyle bir hiddet, celal! .. Aynı kişileri Türkiye'ye hakaret yağdırılan diyelim Avrupa veya ABD forumlarına götürürsünüz. Ermeni meselesi tartışılıyor, gündemde Kürt tasarısı... Avrupa Parlamentosu'ndan galiz hakaretler, ülkemiz aleyhinde tezgahlar. Burada aynı kişiler ne kadar uslu, ne kadar sessizdirler. Gülümseyerek etrafı süzerler... Misalleri uzatmıyorum... Artık, öğreniyoruz. Millet olarak tepkilerimizde "ahenk" oluşuyor. Mesela, hertürlü tahrike rağmen, 1 MAYIS olabildiğince sakin geçti.
Sayfa 12
81 syf.
·
Puan vermedi
·
29 saatte okudu
Hümanizm(!) +18
“Son günlerde Ermenilerin tarihî emellerini gerçekleştirmek için dünya kamuoyu­nu aldatmaya yönelik sözde Ermeni soykırımı iddialarını yoğun bir biçimde tekrar gündeme getirdikleri gözlemlenmektedir. Biz bu çalışmamızla tarihi süreç içerisinde Ermeni meselesinin ortaya çıkışını özlü bir şekilde bilimsel olarak özetlemeye ve bu konudaki
1. Dünya Savaşı Sırasında Ermenilerin Türklere Yaptığı Katliam
1. Dünya Savaşı Sırasında Ermenilerin Türklere Yaptığı KatliamKolektif · Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları · 20006 okunma
Taşnakların gazetesi Araç'ın 20 Kasım 1920 tarihli sayısında yayımlanan "Ateşkes Meselesi ve Yönelimimiz" başlıklı makalede, "eğer Ermeni halkı varlığını korumak istiyorsa Rus değil, Türk yönelimine sahip olmalıdır" ifadesi kullanılır.
Sayfa 24 - 31. BasımKitabı okuyor
896 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.